هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4053 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ الْبَزَّازُ ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ ، ح وحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ جَعْفَرٍ الْمَخْرَمِيُّ ، وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ ، عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ، قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ فِيهِ فَهُوَ رَدٌّ قَالَ ابْنُ عِيسَى : قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ صَنَعَ أَمْرًا عَلَى غَيْرِ أَمْرِنَا فَهُوَ رَدٌّ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4053 حدثنا محمد بن الصباح البزاز ، حدثنا إبراهيم بن سعد ، ح وحدثنا محمد بن عيسى ، حدثنا عبد الله بن جعفر المخرمي ، وإبراهيم بن سعد ، عن سعد بن إبراهيم ، عن القاسم بن محمد ، عن عائشة رضي الله عنها ، قالت : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : من أحدث في أمرنا هذا ما ليس فيه فهو رد قال ابن عيسى : قال النبي صلى الله عليه وسلم : من صنع أمرا على غير أمرنا فهو رد
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

'Aishah reported the Messenger of Allah (ﷺ) as saying: if any one introduces into this affair of ours anything which does not belong to it, it is rejected. Ibn Isa said: the prophet (ﷺ) said: if anyone practices any action in away other than our practice, it is rejected.

(4606) Aişe (r.a.)'den (rivayet olunduğuna göre) Rasûlullah (s. a.) "Kim bizim
dinimizde, onda olmayan bir şey ortaya atarsa, (onun ortaya attığı) o şey batıldır." İbn
İsa (bu hadisi) Peygamber (s. a.); "Kim bizim dinimizin dışında bir iş yaparsa (o iş)

[901

batıldır" buyurdu, (şeklinde) rivayet etti.
Açıklama

Bu hadis-i şerifin zahiri Hz. Peygamberin vefatından sonr3) fcilap ve sünnetin ruhuna
aykırı olarak din adına ortaya atılan bütün yeniliklerin batıl ve İslam dışı olduğunu ifa-
de etmektedir.

Bilindiği gibi Hz. Peygamberin irtihalinden sonra din adına ortaya atılan şeylere bid'at
duıir.

Bid'at kelimesi "bir şeyi örneği ve benzeri olmaksızın meydana getirmek, yeniden icad
etmek, anlamına gelen bed' kökünden gelir. Buna göre bid'at eskiden olmadığı halde
sonradan icad edilen şey demektir.

Kur'an-ı Kerim'de de beyan edildiği üzere İslam dini Hz. Peygamber (s.a.) hayatta

1911

iken kemale ermiştir. Binaenaleyh, Rasülullah'dan sonra dinde ihdas edilen herşey
bid'at mefhumuna girer. Böyle bir şeyi meydana çıkarmaya ve ona uymaya "ihtida"'
denildiği gibi o şeyin vasıf ve şekline ve bir de o tarzda işlenen amele de "bid'at"
I92J

denilir. İslam uleması bid'atın tarifinde birleşmemiş, çeşitli tarifler ileri
sürmüşlerdir. Bir grup bid'atı dar manada ele almış ve "Hz. Peygamber (s.a.)'den sonra
ortaya çıkan, din ile alakalı olup bir ilave veya eksiltme mahiyetinde olan şey" diye
tarif etmişlerdir. Bu tarife göre her bid'at kötüdür, sapıklıktır, dini bozacağı,
değiştireceği için onunla mücadele etmek gerekir.

Diğer gruba göre bid'at, Hz. Peygamberden sonra icad edilen, ortaya çıkan, moda
haline gelen herşeydir. Bu tarif çok geniş olduğu için tek yönlü bir değerlendirmeye
tabi tutulamamış "mezmume" ve "hasene" yani kötü ve iyi olarak iki kısma ayrılmıştır.
Bu arada Şer'î delillere aykırı her şey ve her davranışa bid'at diyenler de olmuştur.



Birinci tarife göre, herhangi bir adet, alet ve davranışın bid'at olabilmesi için, dine
katılması, dinî telakki edilmesi, iman ve ibadet manzumesine dahil bulunması gerekir.
Mesela, bir kimsenin bedenini geliştirmek için her sabah bir müddet koşması, sonra
bir yerde durup belli hareketler yapması, caizdir, bunlar, Hz. Peygamber zamanında
yapılmamış olsa dahi bid'at değildir. Aynı hareketler, ibadet olsun diye yapılır veya
ibadet sayılırsa bid'at olur ve caiz olmaktan çıkar. Çünkü İslam'da ibadetin yeri,
zamanı ve şekli, Allah ve Rasulü tarafından kesin çizgilerle açıklanmıştır. Hiçbir
kimsenin bunları, değiştirme, arttırma ve eksiltme selahiye-ti yoktur.
İkinci gruba göre, Rasûlullah'm ahirete intikalinden sonra ortaya çıkan herşey,
bid'attir; ancak her bid'at sapıklık olmadığı gibi günah ve kötü de değildir. Kabîh
(kötü) bid'at vardır, hasen (iyi) bid'at vardır. Birincisi: Caiz olmadığı ve delile
dayanmadığı halde dinde ilave veya eksiltme ifade eden bid'atlerdir. İkincisi:
Sonradan ortaya çıkmakla beraber, ya din ile alakası olan veya caiz olduğuna delil
bulunan, bid'atlerdir. Dikkat edilirse bu tarifin "kötü bid'at" diye tavsif edilen
kısmının, birinci grubun bid'at anlayışı içine girdiği görülecektir, "iyi ve güzel bid'at"
denilen kısmına ise onlar bid'at dememiş, bunları bid'at mefhumu içine almamışlardır.
Bid'atı iyi ve kötü diye ikiye ayıranlara göre horozu kurban olarak kesmek kötü
bid'attir; caiz değildir; çünkü bu adet sonradan çıkmıştır, islam'ın kurban nizamına
aykırıdır. Aynı adet birinci grubun tarifine göre bid'attir. Kur'an-ı Kerim'i, bir mushaf
içinde toplamak, hadis kitapları yazmak, teravih namazını cemaatle kılmak da
sonradan olmuş şeylerdir; fakat bunlar iyi bid'attir, caizdir, caiz olduğuna deliller
vardır. Unu elekten geçirmek, yemekte; çatal, kaşık, masa kullanmak; otomobile
binmek de sonradan çıkmış şeylerdir; fakat bunlar dünya hayatı ile alakalı mubah

[93]

bid'atlerdir, din ile (iman ve ibadet, günah ve sevap mefhumu ile) alakası yoktur.
Hulasa, İslam dininin, itikad ve ibadet sahasında Rasülulullah (s. a.) ile ashab-ı
kiramdan nakledilenlerin dışında kalan ve ehl-i sünnetin mütehassıs alimlerince zaruri
görülmeyen her yenilik, maksatlı bir şekilde "olanı terk etmek" veya "olmayanı icad
etmek" gayr-i meşrudur, dalalettir ve bidattir. İbadetle ilgili olmadığı halde, kendisine
ibadet rengi verilen her adet te böyledir. Bunların dışında kalan yenilik ve icadlarsa
[94]

meşrudur.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [4606]