هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4040 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ ، وأَبِي سَلَمَةَ ، سَمِعَا أَبَا هُرَيْرَةَ ، يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : الْعَجْمَاءُ جُرْحُهَا جُبَارٌ ، وَالْمَعْدِنُ جُبَارٌ ، وَالْبِئْرُ جُبَارٌ ، وَفِي الرِّكَازِ الْخُمْسُ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : الْعَجْمَاءُ : الْمُنْفَلِتَةُ الَّتِي لَا يَكُونُ مَعَهَا أَحَدٌ ، وَتَكُونُ بِالنَّهَارِ ، لَا تَكُونُ بِاللَّيْلِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
4040 حدثنا مسدد ، حدثنا سفيان ، عن الزهري ، عن سعيد بن المسيب ، وأبي سلمة ، سمعا أبا هريرة ، يحدث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : العجماء جرحها جبار ، والمعدن جبار ، والبئر جبار ، وفي الركاز الخمس قال أبو داود : العجماء : المنفلتة التي لا يكون معها أحد ، وتكون بالنهار ، لا تكون بالليل
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abu Hurairah: The Messenger of Allah (ﷺ) as saying: No retaliation is payable for a wound caused by a dumb animal, for a mine, and for a well. On the treasure found buried in the land there is a fifth.

Abu Dawud said: A dumb animal means an animal which is free and has not tether, and there is no one (as a watchman) with it. It causes harm by day and not by night.

(4593) Ebû Hureyre (r.a) Rasûlullah (s.a.v) den, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Hayvanın yaralaması hederdir. Mâden (de uğranılan zarar) hederdir. Kuyu (da

f2291 " f2301

uğranılan zarar) hederdir, Rikâz da beşte bir vardır."

Ebû Davud: Açma (hayvan); yanında kimse bulunmayan salıverilmiş başıboş

{2311

hayvandır. Bu da gündüz olur, gece olmaz, demiştir.
Açıklama

Hadisi ahkâm yönünden tahlile başlamadan önce üç kelime üzerinde kısaca durmak
istiyoruz:

AÇMA: "Hayvan" diye terceme ettiğimiz bu kelime, sözlükte sessiz, dilsiz mânâlarına
gelir. Konuşmaya gücü yetmeyen herşey açmadır. Hayvanlar da konuşmadıkları için
bu adı almışlardır. Ancak bu kelime hayvanlar için kullanıldığında yırtıcı olmayan ve
mülkiyet altına giren büyük ve küçük baş hayvanlar kastedilir.

HEDER: "Cübâr" kelimesine karşılık kullandığımız bu kelime, boşa giden, karşılıksız,
tazminat alınmayan demektir. Yâni, "bu cinayet hederdir" denildiğinde mânâ "bu
cinayet karşılıksızdır, diyeti gerektirmez" demektir.

RİKÂZ: Kâmus'ta bu kelime; "Allah'ın yerde gizlediği maden, câ-hiliyye dönemine ait
define, altın ve gümüş parçaları" mânâlarmadır.

İmâm Nevevi kendi mezheplerinde bu kelimenin; Cahiliyye devrine ait defineler
olduğunu ve bunun, cumhurun görüşü olduğunu, Hanefılere göre ise mâden mânasına
geldiğini, onlarca bu iki kelimenin müteradif olduklarını söyler.



Hadis-i Şerifte dört konunun ahkâmı beyan edilmektedir. Şimdi de onları ele alalım:

1. Hayvanın yaralaması hederdir: Bu mes'eleye kısmen bir önceki hadiste temas
edilmişti. Ancak orada söz konusu olan hayvan, üzerinde binicisi veya arkasında
sürücüsü yada önünde yedicisi bulunan hayvandı. Burada söz konusu olan ise yanında
kimse olmayan, salıverilmiş başı boş hayvandır.

Bu cümle, yanında hiçbir kimse olmayan bir hayvanın her ne suretle olursa olsun
birisini yaralaması veya öldürmesi halinde sahibine diyet yada başka bir ceza
verilmeyeceğine delâlet etmektedir. Ancak, musannif Ebû Davud, hadisin sonuna
koyduğu kayıtla bu hükmün gündüze ait olduğuna dikkat çekmiştir.
İmam Nevevî'nin belirttiğine göre; yanında kimse bulunmayan bir hayvanın gündüz
verdikleri zarardan dolayı sahiplerinin sorumlu tutulmayacaklarında ulemâ müttefiktir.
Ama gece zarar verirse İmâm Mâlik'e göre, hayvan sahibi zararı tazminle yükümlüdür.
İmâm Şafiî ve arkadaşlarına göre ise, hayvanın sebep olduğu zararda sahibinin kusuru
varsa zararı öder, aksi halde ödemez.

İbn Abidin'in bildirdiğine göre, İmâm Şafiî'nin gece ile gündüz arasında fark
gözetmesi sahibinin geceleri hayvanı bağlamak zorunda olmasından dolayıdır.
Hanefilere göre; salıverilmiş olan hayvan ister gündüz olsun ister gece bir mala veya
insana zarar verirse, sahibine hiçbir sorumluluk yoktur. Hanefi fıkhına ait eserlerde,
görüşlerinin delili olarak üzerinde durduğumuz hadis verilmektedir.

2. Madende uğranılan zarar hederdir: Bundan maksat şudur: Bir kimse kendi
arazisinde veya mevât arazi denilen sahipsiz ve yerleşim bölgelerinin uzağmdaki bir
yerde maden çıkarmak için yeri kazar ve oraya birisi düşüp bir zarara uğrarsa, madeni
kazan sorumlu tutulamaz. Aynı şekilde, maden kazmak için tuttuğu işçi göçük altında
kalsa işveren sorumlu tutulamaz.

Tabi bu hüküm küçük çapta olup, güvenlik için bir takım tedbirler gerektirmeyen
madenlerdedir. Ama bugün olduğu gibi büyüyen ve güvenlik tedbirleri gerektiren
madenlerde işverenin kusurundan dolayı meydana gelen kazaları farklı
değerlendirmek gerekir.

3. Kuyuda uğranılan zarar hederdir: Bundan maksat da, madende olduğu gibi, kişinin
kendi milkinde veya kuyu kazma hakkı olduğu başka bir yerde kazdığı kuyudur.
Böyle bir kuyuya düşen bir insanın veya hayvanın zararını kuyu sahibi ödemez. Ama
umuma ait bir yolda kuyu kazarsa bu kuyunun vereceği zarar heder değildir. Şayet
birisi oraya düşer de ölürse, Ölenin diyetini kuyu sahibinin âkılesi öder.

Eğer bir kimse arazisinde kuyu kazdırmak için birkaç işçi tutar ve kuyu kazılırken
işçilerden birisi toprak altında kalarak ölürse, diyeti (ölende dahil) bütün işçiler
tarafından ödenir. Meselâ dört işçi olsa ve birisi ölse diyet dörde bölünür. Dörtte üçü
kalan üç işçi tarafından ödenir.

4. Rikâz'da beşte bir vardır: Rikâzdan maksadın ne olduğu yukarıda açıklanmıştı. Bu
hadisten anlıyoruz ki toprak altından çıkartılan mâden veya cahiliyye dönemine ait

f2321

definelerin beşte biri devletin hakkıdır. Bu konu Zekât bahsinde geçmiştir.

[2331

Başka Tarafa Sıçrayıp Zarar Veren Ateşe Ait Ahkam



شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [4593] ( الْعَجْمَاءُ) أَيِ الْبَهِيمَةُ وَالدَّابَّةُ وَسُمِّيَتْ بِهَا لِعُجْمَتِهَا وَكُلُّ مَنْ لَمْ يَقْدِرْ عَلَى الْكَلَامِ فَهُوَ أعجمي ( جرحها) بفتح الجيم على المصدر لاغير قال الأزهري وأما بالضم فهو اسم كَذَا فِي النِّهَايَةِ وَالْقَامُوسِ ( جُبَارٌ) بِضَمِّ الْجِيمِ أَيْ هَدَرٌ
قَالَ الْخَطَّابِيُّ وَإِنَّمَا يَكُونُ جَرْحُهَا هَدَرًا إِذَا كَانَتْ مُنْفَلِتَةً عَائِرَةً عَلَى وَجْهِهَا لَيْسَ لَهَا قَائِدٌ وَلَا سَائِقٌ وَلَا عَلَيْهَا رَاكِبٌ ( وَالْمَعْدِنُ) بِكَسْرِ الدَّالِ ( جُبَارٌ) مَعْنَاهُ أَنَّ الرَّجُلَ يَحْفِرُ الْمَعْدِنَ فِي مِلْكِهِ أَوْ فِي مَوَاتٍ فَيَمُرُّ بِهَا مَارٌّ فَيَسْقُطُ فِيهَا فَيَمُوتُ أَوْ يَسْتَأْجِرُ أُجَرَاءَ يَعْمَلُونَ فِيهَا فَيَقَعُ عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُونَ فَلَا ضَمَانَ فِي ذَلِكَ وَكَذَا قَوْلُهُ ( وَالْبِئْرُ جُبَارٌ) مَعْنَاهُ أَنَّهُ يَحْفِرُهَا فِي مِلْكِهِ أَوْ فِي مَوَاتٍ فَيَقَعُ فِيهَا إِنْسَانٌ أَوْ غَيْرُهُ وَيَتْلَفُ فَلَا ضَمَانَ وَكَذَا لَوِ اسْتَأْجَرَهُ لِحَفْرِهَا فَوَقَعَتْ عَلَيْهِ فَمَاتَ فَلَا ضَمَانَ ( وَفِي الرِّكَازِ الْخُمْسُ) قَالَ النَّوَوِيُّ فِيهِ تَصْرِيحٌ بِوُجُوبِ الْخُمْسِ فِي الرِّكَازِ وَهُوَ دَفِينُ الْجَاهِلِيَّةِ وَهَذَا مَذْهَبُنَا وَمَذْهَبُ أَهْلِ الْحِجَازِ وَجُمْهُورُ الْعُلَمَاءِ
وَقَالَ أَبُو حَنِيفَةَ وَغَيْرُهُ مِنْ أَهْلِ الْعِرَاقِ هُوَ المعدن وهما عندهم لفظان مترادفان وهذا الْحَدِيثُ يَرُدُّ عَلَيْهِمْ لِأَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَرَّقَ بَيْنَهُمَا وَعَطَفَ أَحَدَهُمَا عَلَى الْآخَرِ انْتَهَى ( قَالَ أَبُو دَاوُدَ الْعَجْمَاءُ) أَيِ الَّتِي يَكُونُ جَرْحُهَا جُبَارًا ( الْمُنْفَلِتَةُ) أَيِ الْمُسَرَّحَةُ ( الَّتِي لَا يَكُونُ مَعَهَا) أَيِ الْعَجْمَاءُ ( أَحَدٌ) أَيْ مِنَ الْقَائِدِ وَالسَّائِقِ وَالرَّاكِبِ ( وَتَكُونُ بِالنَّهَارِ لَا تَكُونُ بِاللَّيْلِ) قَالَ النَّوَوِيُّ أَجْمَعَ الْعُلَمَاءُ عَلَى أَنَّ جِنَايَةَ الْبَهَائِمِ بِالنَّهَارِ لَا ضَمَانَ فِيهَا فَإِنْ كَانَ مَعَهَا رَاكِبٌ أَوْ سَائِقٌ أَوْ قَائِدٌ فَجُمْهُورُ الْعُلَمَاءِ عَلَى ضَمَانِ مَا أتلفته وأما إذا أتلفت ليلا فقال مالك يَضْمَنُ صَاحِبُهَا مَا أَتْلَفَتْهُ وَقَالَ الشَّافِعِيُّ وَأَصْحَابُهُ يَضْمَنَ إِنْ فَرَّطَ فِي حِفْظِهَا وَإِلَّا فَلَا انْتَهَى مُخْتَصَرًا
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ الْبُخَارِيُّ وَمُسْلِمٌ وَالتِّرْمِذِيُّ وَالنَّسَائِيُّ وبن مَاجَهْ


تَعَدَّى بِحَذْفِ إِحْدَى التَّاءَيْنِ