هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2976 حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِيُّ ، حَدَّثَنَا ابْنُ عُلَيَّةَ ، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ نَافِعٍ ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَهَى عَنْ بَيْعِ النَّخْلِ حَتَّى يَزْهُوَ ، وَعَنِ السُّنْبُلِ حَتَّى يَبْيَضَّ ، وَيَأْمَنَ الْعَاهَةَ ، نَهَى الْبَائِعَ وَالْمُشْتَرِيَ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2976 حدثنا عبد الله بن محمد النفيلي ، حدثنا ابن علية ، عن أيوب ، عن نافع ، عن ابن عمر : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهى عن بيع النخل حتى يزهو ، وعن السنبل حتى يبيض ، ويأمن العاهة ، نهى البائع والمشتري
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Ibn 'Umar: The Messenger of Allah (ﷺ) forbade selling palm-trees till the dates began to ripen, and ears of corn till they were white and were safe from blight, forbidding it both to the buyer and to the seller.

(3368) İbn Ömer (r.anhuma)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a);

£1531

Kızarmcaya kadar hurmayı , beyazlaymcaya ve âfetten zarar görmez hale
gelinceye kadar da başağı satmaktan nehyetti. (Bundan) hem satıcıyı hem de alıcıyı
Lİ541

menetti.
Açıklama

Dipnotta da işaret edildiği gibi hadisteki kelimesi, ulemanın dikkatini çekmiştir. Bu
kelime Tirmizî'de, Nesaî'de de şeklindedir.

Hattâbî: "Doğrusu şu ki, Arapçada bu kelime şeklindedir. (Bu kelimenin masdarı olan),
meyvenin kızarması veya sararması manasınadır. Bu, meyvedeki salahın işareti ve
onun âfetten kurtulmuş olmasının delilidir" demektedir.

İbnü'l-Esîr ise, "Alimlerden bir kısmı 'yi bir kısmı uygun görmemektedir. Ancak
doğrusu; her iki şekilde de rivayet vakidir. Hurmanın meyvesi göründü, manasına
denilir. Meyve sarardı veya kızardı karşılığında da denilir" demiştir.



Kastalanî de, İbnü'l-Esîr'in dediğini uygun bulduğunu belirtir.

Hadiste; dalındaki hurmanın, kızarmadan ya da âfetten zarar görmez duruma
gelmeden; başağın da beyazlaşmadan satışının caiz olmadığı belirtilmektedir.
Ağaçtaki meyvenin satışı konusu, önceki hadiste incelenmiştir. Burada ise sadece
başağın satışına göz atacağız.

Başağın beyazlaşmasından maksat, Nevevî'nin belirttiğine göre; tanelerinin
sertleşmesidir. Bu onun âfetten zarar görmez hale gelmesi demektir.
Hadisin zahiri; taneleri sertleşmiş olan ve kabuklanmış olan buğday vs. ibi hububat
cinsinden olan maddelerin başağında iken satışının caiz oldu-una delâlet etmektedir.
Hanefîler ve Mâlikîler bu görüşü benimsemişlerdir, unlar; başaktaki buğdayı satmayı,
kabuğundaki ceviz veya bademi satma-a benzetirler. Nohut, mercimek gibi baklagiller
için de hüküm aynıdır.

Üzerinde durduğumuz hadisdeki mananın muhalif mefhumu da bu göjş için delildir.
Çünkü Efendimiz; başağı beyazlaşmcaya kadar satmaktan lenetmiştir. Bunun
muhalifi, beyazlaşan başaktaki buğdayın satışının caiz luşudur.

Şunu hatırlatalım ki, bu hadiste kastedilen mana, tarladaki ekini sat-ıak değil, henüz
dövülmemiş, sapından ayrılmamış taneyi satmaktır.

Şâfîîlere göre ise, başaktaki taneyi satmak caiz değildir. Çünkü bu du-ımda satıma
konu olan tanenin varlığı ya da mikdarı belli değildir. Yani arar vardır. Rasûlullah da

Lİ551

garar olan satışdan nehyetmiştir.
Bazı Hükümler

1. Salahı zar|ir olmayan meyveyi, ağacında iken satmak nehyedilmiştir. Konu bir
önceki hadisde izah edihiştir.

2. Başak beyazlaşıp, taneleri sertleşmeden başaktaki taneyi satmak caiz eğildir.
Beyazlaştıktan sonra satmak ise caizdir.

£1561

3. Yukarıda işaret edilen nehiyler hem satıcı hem de alıcıya yöneliktir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3368] ( نَهَى عَنْ بَيْعِ النَّخْلِ) أَيْ مَا عَلَيْهِ مِنَ الثَّمَرِ ( حَتَّى تَزْهُوَ) بِالتَّأْنِيثِ لِأَنَّ النَّخْلَ يُؤَنَّثُ وَيُذَكَّرُ
قَالَ تَعَالَى نَخْلٍ خَاوِيَةٍ ونخل منقعر قَالَ الْخَطَّابِيُّ قَوْلُهُ حَتَّى تَزْهُوَ هَكَذَا يُرْوَى وَالصَّوَابُ فِي الْعَرَبِيَّةِ حَتَّى تُزْهَى وَالْإِزْهَاءُ فِي الثَّمَرِ أَنْ يَحْمَرَّ أَوْ يَصْفَرَّ وَذَلِكَ أَمَارَةُ الصَّلَاحِ فِيهَا وَدَلِيلُ خَلَاصِهَا مِنَ الْآفَةِ انْتَهَى
وقال بن الْأَثِيرِ وَمِنْهُمْ مَنْ أَنْكَرَ تُزْهَى وَمِنْهُمْ مَنْ أَنْكَرَ تَزْهُو وَالصَّوَابُ الرِّوَايَتَانِ عَلَى اللُّغَتَيْنِ زَهَا النَّخْلُ يَزْهُو إِذَا ظَهَرَتْ ثَمَرَتُهُ وَأَزْهَى يُزْهَى إِذَا احْمَرَّ أَوِ اصْفَرَّ
ذَكَرَهُ الْقَسْطَلَّانِيُّ
قُلْتُ والصواب ما قال بن الْأَثِيرِ فَفِي الْقَامُوسِ زَهَا النَّخْلُ طَالَ كَأَزْهَى وَالْبُسْرُ تَلَوَّنَ كَأَزْهَى وَزَهَّى وَذَكَرَ النَّخْلَ فِي هَذِهِ الطَّرِيقِ لِكَوْنِهِ الْغَالِبَ عِنْدَهُمْ وَأُطْلِقَ فِي غَيْرِهَا فَلَا فَرْقَ بَيْنَ النَّخْلِ وَغَيْرِهِ فِي الْحُكْمِ ( وَعَنِ السُّنْبُلِ) بِضَمِّ السِّينِ وَسُكُونِ النُّونِ وَضَمَّ الْبَاءِ الْمُوَحَّدَةِ سَنَابِلُ الزَّرْعِ ( حَتَّى يَبْيَضَّ) بِتَشْدِيدِ الْمُعْجَمَةِ
قَالَ النَّوَوِيُّ مَعْنَاهُ يَشْتَدُّ حَبُّهُ وَذَلِكَ بُدُوُّ صَلَاحِهِ ( وَيَأْمَنُ الْعَاهَةَ) هِيَ الْآفَةُ تُصِيبُهُ فَيَفْسُدُ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ وَالتِّرْمِذِيُّ وَالنَّسَائِيُّ