هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2956 حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ ، عَنْ مَالِكٍ ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ ، عَنْ أَبِي رَافِعٍ ، قَالَ : اسْتَسْلَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَكْرًا ، فَجَاءَتْهُ إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ ، فَأَمَرَنِي أَنْ أَقْضِيَ الرَّجُلَ بَكْرَهُ ، فَقُلْتُ : لَمْ أَجِدْ فِي الْإِبِلِ إِلَّا جَمَلًا خِيَارًا رَبَاعِيًا ، فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَعْطِهِ إِيَّاهُ ، فَإِنَّ خِيَارَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2956 حدثنا القعنبي ، عن مالك ، عن زيد بن أسلم ، عن عطاء بن يسار ، عن أبي رافع ، قال : استسلف رسول الله صلى الله عليه وسلم بكرا ، فجاءته إبل من الصدقة ، فأمرني أن أقضي الرجل بكره ، فقلت : لم أجد في الإبل إلا جملا خيارا رباعيا ، فقال النبي صلى الله عليه وسلم : أعطه إياه ، فإن خيار الناس أحسنهم قضاء
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Abu Rafi': The Messenger of Allah (ﷺ) borrowed a young camel, and when the camels of the sadaqah (alms) came to him, he ordered me to pay the man his young camel. I said: I find only an excellent camel in its seventh year. So the Prophet (ﷺ) said: Give it to him, for the best person is he who discharges his debt in the best manner.

(3346) Ebû Râfi'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah (s.a) genç bir deve borç
almıştı. Kendisine, sadaka develeri geldi. Bana, (alacaklı) adama genç devesini
ödememi emretti. Ben Efendimize: "Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir
deveden başkasını bulamadım" dedim. Bunun üzerine Peygamebr Efendimiz:
"Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi şekilde ödeyendir."
[891

buyurdu.
Açıklama

Hadisin ravisi Ebu Râfı', Hz. Peygamber (s.a)'in azatlisıdır.

Tercemeye "genç deve" diye geçtiğimiz "bekr" kelimesi, beş yaşından daha küçük

olan develer için kullanılan bir tabirdir. Sarihler bunu "Nasıl insanın küçüğüne çocuk

denilirse, devenin küçüğüne de bekr denilir" şeklinde izah etmektedirler. Demek ki,

"bekr" belirli bir yaştaki değil, bir yaş grubundaki develerin-ortak adıdır.

Araplar deveye son derece önem verirlerdi. Buna paralel olarak, ona birçok isimler

vermişler; deveyi her yaşta ayrı adlarla adlandırmışlardır. Bunları şöyle gösterebiliriz:

Süt emen deve yavrusu: Huvar,

Sütten kesilen deve yavrusu: Fasıl,

2 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: İbnü mehâd,

2 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Binti mehâd,

3 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: İbnü lebûn, .

3 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Binti lebûn,

4 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: Hıkk,

4 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Hıkka,

5 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: Ceza', .

5 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Cezea,

6 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: Seniy,

6 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Seniyye,

7 yaşma girmiş erkek deve yavrusu: Rabâî,
7 yaşma girmiş dişi deve yavrusu: Rabâiye,



8 yaşma girmiş deve yavrusu: Sedis,

9 yaşma girmiş deve yavrusu: Bâz'il,

10 yaşma girmiş deve yavrusu: Muhallef.

Hadiste; Hz. Peygamebr'in birisinden borç olarak genç bir deve aldığı ve bunu zekât

olarak gelen develerden fakat daha iyisiyle ödediği ifade edil-, mektedir.

Hz. Peygamber'in bu hayvanı kendisi için mi yoksa başkaları adına mı aldığı

konusunda bir açıklık yoktur. Alimlerin bu konudaki görüşleri de birbirine

uymamaktadır.

Aliyyü'l-Kârî, Şerhu's-Sünne'de; "Hadis, devlet başkanının fakirler için borç
almasının caiz.olduğuna işaret eder" dendiğini nakleder. Bu ifade Hz. Peygamber'in
deveyi fakir müslümanlar için borç aldığına işaret etmektedir.

Nevevî ise, "Zekât mallarını başkasına teberru olarak vermek caiz olmadığına göre,
nasıl olmuş da Hz. Peygamber aldığı borcu, zekât develerinden fazlasıyla ödemiştir"
şeklindeki muhtemel bir itiraza cevap verirken şöyle der: "Hz. Peygamber (s. a), genç
deveyi kendisi için ödünç almıştı. Sonra zekât develerinden birisini satın aldı ve
borcunu ödedi. Ebû Hureyre'nin rivayetindeki, onun için bir deve satın alıp alacaklıya
verdiler, şeklindeki ifade de buna delâlet eder."

Görüldüğü gibi Nevevî Hz. Peygamber'in genç deveyi kendisi için satın aldığı
görüşündedir.

Hz. Peygamber'in deveyi kendisi için borç alıp bunu ihtiyaç sahiplerine vermiş olması
da mümkündür.

Hadisin zahiri, hayvan borç alıp vermenin caiz olduğuna delâlet etmektedir. Evzaî,

Leys, İmam Mâlik, İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel bu görüştedirler.

Hanefîlere göre, sadece para ve mislî olan mallar borç verilebilir.

Mislî mal; piyasada misli bulunan, telef edildiğinde kıymeti değil misli ile tazmin

olunan mallardır. Bunlar; mekîl (ölçekle alınıp satılan mallar), mevzun (tartı ile alınıp

satılan mallar) ve ceviz, yumurta gibi büyüklükleri birbirlerine çok yakın olan aded-i

mütekarib mallardır.

Hanefîler tu sayılanların dışındaki mallarda borç alıp vermeyi kabul etmezler. Çünkü
bu adaletli bir ödemeye imkân vermez. Hayvan da borç olarak verilmesi caiz olmayan
mallardandır.

Nevevî, bu hadislerin Hanefîler aleyhine delil olduğunu, delil olmadan nesh davasının
kabul edilemeyeceğini söyler.

Hanefî âlimleri; Hz. Peygamber'in hayvan ödünç aldığına delâlet eden hadislerin
mensuh (hükmünün kaldırılmış) olduğunu ve nesh davasının delilsiz olmadığını
söylerler. Tahavî, Meâni'l-Asâr adındaki eserinde, hayvanı borç vermenin caiz
olmadığına işaret eden bazı hadisler rivayet eder. Bunların bir iki tanesini verelim:
İbn Abbas (r.anhüma) şöyle der: "Hz. Peygamber (s. a) veresiye olarak hayvan

£901

mukabilinde satmayı nehyetti."
Câbir (r. anh) şöyle demiştir:

"Rasîilullah (s. a) -peşin olarak- iki hayvanı bir hayvan karşılığında satmakta bir beis

[91]

görmez, fakat veresiye olarak satışını kerih görürdü."

Tahavî; bu hadislerin, hayvanı hayvan mukabilinde veresiye olarak satmayı caiz
addeden hadisleri neshettiğini, hayvanı ödünç almanın da aynı hükümde olduğunu
söyler. Tahavî daha sonra, karşı görüş sahipleri tarafından ileri sürülen bazı itirazlara



işaret ederek bunları cevaplandırır.

Hadis-i şerifin delâlet ettiği diğer bir konu da şudur:

Borç alan kişi, borcunu aldığından daha üstün bir şekilde ödeyebilir. Çünkü Hz.
Peygamber borç olarak genç bir deve almış ve bunu yedi yaşma girmiş iyi bir deve ile
ödemiştir. "Bekr" denilen genç deve, yedi yaşma giren deveye nisbetle daha az
değerlidir. Üstelik bu iyi bir davranıştır, müstehaptır. Üstünlük borcun mikdarı
yönünden olabileceği gibi, kalitesi yönünden de olabilir. Meselâ, 1000 TL. borç alan
bir kimse, borcunu 1100 TL olarak verebilir. Yine ikinci kalite buğday borç alan,
borcunu öderken birinci kaliteden ödeyebilir. Ancak burada önemli olan, bunun borç
verme esnasında şart koşulmamış olmasıdır. Borç alınırken borcu daha fazlasıyla veya
daha iyisiyle ödemek ya da borçlunun alacaklıya fayda temin edecek başka bir şeyi
yapması şart koşulursa bu caiz değildir, faizdir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde,

[92]

"Menfaat sağlayan her türlü borç faizdir" buyurmuştur.

İmam Mâlike göre; şart koşulmamış bile olsa borcu mikdar olarak fazlasıyla ödemek
caiz değildir. Hadisteki, "İnsanların en hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir"
cümlesi, İmam Mâlik'e karşı delil olarak ileri sürülmüştür.

Hattâbî, bu hadisin ayrıca; sene dolmadan önce zekâtı vermenin cevazına delâlet

[931

ettiğini söyler. Bu mesele "Zekât" konusunda işlenmiştir.
Bazı Hükümler

1. Ödünç olarak hayvan almak caizdir. Konu ihtilâf geçmiştir

2. Bir kimsenin alışveriş ve borç ödeme gibi tasarruflarda bulunmak üzere başkasını
vekil tayin etmesi caizdir.

3. Borçlu borcunu öderken, borcundan daha fazla veya daha iyisini verebilir.

[941

4. Devlet başkanı, tebaası için borç alabilir.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3346] ( اسْتَسْلَفَ) أَيِ اسْتَقْرَضَ ( بَكْرًا) بِفَتْحِ مُوَحَّدَةٍ وَسُكُونِ كَافٍ مِنَ الْإِبِلِ بِمَنْزِلَةِ الْغُلَامِ مِنَ الْإِنْسَانِ ( فَجَاءَتْهُ) أَيِ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ( إِبِلٌ مِنَ الصَّدَقَةِ) أَيْ قِطْعَةُ إِبِلٍ مِنْ إِبِلِ الصَّدَقَةِ ( إِلَّا جَمَلًا خِيَارًا) يُقَالُ جَمَلٌ خِيَارٌ وَنَاقَةٌ خِيَارَةٌ أَيْ مُخْتَارَةٌ ( رَبَاعِيًّا) بِفَتْحِ الرَّاءِ وَتَخْفِيفِ الْبَاءِ وَالْيَاءِ وَهُوَ مِنَ الْإِبِلِ مَا أَتَى عَلَيْهِ سِتُّ سِنِينَ وَدَخَلَ فِي السَّابِعَةِ حِينَ طَلَعَتْ رَبَاعِيَّتُهُ ( أَعْطِهِ) أَيِ الْجَمَلَ الْخِيَارَ ( إِيَّاهُ) أَيِ الرَّجُلَ
وَفِي الْحَدِيثِ دَلِيلٌ عَلَى أَنَّ مَنْ اسْتَقْرَضَ شَيْئًا فَرَدَّ أَحْسَنَ أَوْ أَكْثَرَ مِنْهُ مِنْ غَيْرِ شَرْطِهِ كَانَ مُحْسِنًا وَيَحِلُّ ذَلِكَ لِلْمُقْرِضِ
وَقَالَ النَّوَوِيُّ رَحِمَهُ اللَّهُ يَجُوزُ لِلْمُقْرِضِ أَخْذُ الزِّيَادَةِ سَوَاءٌ زَادَ فِي الصِّفَةِ أَوْ فِي الْعَدَدِ
وَمَذْهَبُ مَالِكٍ أَنَّ الزِّيَادَةَ فِي الْعَدَدِ مَنْهِيٌّ عَنْهَا
وَحُجَّةُ أَصْحَابِنَا عُمُومُ قَوْلِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِنَّ خَيْرَ النَّاسِ أَحْسَنُهُمْ قَضَاءً وَفِي الْحَدِيثِ دَلِيلٌ عَلَى أَنَّ رَدَّ الْأَجْوَدِ فِي الْقَرْضِ أَوِ الدَّيْنِ مِنَ السُّنَّةِ وَمَكَارِمِ الْأَخْلَاقِ وَلَيْسَ هُوَ مِنْ قَرْضٍ جَرَّ مَنْفَعَةً لِأَنَّ الْمَنْهِيَّ عَنْهُ مَا كَانَ مَشْرُوطًا فِي عَقْدِ الْقَرْضِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وأخرجه مسلم والترمذي والنسائي وبن ماجه