بَابُ الْإِمَامِ يَأْمُرُ بِالْعَفْوِ فِي الدَّمِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ الْإِمَامِ يَأْمُرُ بِالْعَفْوِ فِي الدَّمِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3960 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ ، عَنِ الْحَارِثِ بْنِ فُضَيْلٍ ، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ أَبِي الْعَوْجَاءِ ، عَنْ أَبِي شُرَيْحٍ الْخُزَاعِيِّ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : مَنْ أُصِيبَ بِقَتْلٍ ، أَوْ خَبْلٍ ، فَإِنَّهُ يَخْتَارُ إِحْدَى ثَلَاثٍ : إِمَّا أَنْ يَقْتَصَّ ، وَإِمَّا أَنْ يَعْفُوَ ، وَإِمَّا أَنْ يَأْخُذَ الدِّيَةَ ، فَإِنْ أَرَادَ الرَّابِعَةَ فَخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ ، وَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A man of the Ansar ... The Prophet (ﷺ) said: Had I been present before his burial, he would not have been buried in a Muslim cemetry.

(4496) Şüreyh el-Huzâi (r.a) den; Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse öldürülme veya yaralanmaya maruz kalırsa o (ölenin varisi) şu üç şeyden
birisini seçer: Ya kısas yapar, ya affeder yada diyet alır. Eğer dördüncü bir şey isterse
onu engelleyin. Kimde bundan (bu üç şeyden birini seçtikten) sonra haddi aşar (başka



birşey isterse) onun için acı verici bir azâb vardır."



Açıklama



Hadisin îbn Mâce'deki rivayetinde, muhayyer olduğu üç şeyden birisini seçtikten
sonra başka bir şey isteyen kişinin ebediyyen Cehennemde kalacağı ifade
edilmektedir. Tabi bu, azabın şiddetine işaret içindir.

Çünkü ehl-i sünnet inancına göre, bir mü'min ebediyyen cehennemde kalmaz. Hadis-i
şerifte, öldürülen veya bir uzvu kesilen yada yaralanan kişinin vârislerinin af, diyet ve
kısas arasında muhayyer olduğu beyan edilmektedir. Yaralama olayında ise
muhayyerlik yaralananındır. Yani bu kişinin intikam almak, caniyi öldürmek gibi bir
yola sapması caiz değildir. Bu üç şeyden birisini seçtikten sonra da bir diğerine geçe-
mez. Meselâ affetmişse bir daha diyet veya kısas isteme cihetine gidemeyeceği gibi,
diyeti seçmişse kısas isteyemez. Şayet istese acı bir azabı hak etmiştir.
Cinayetlerde diyetle kısas arasında muhayyer olanın kim olduğu konusunda ihtilâf
edilmiştir. Fetlıu'l-Bâri'de cumhura nisbet edilen görüşe göre, kısas ile diyet almak
arasında muhayyer olan, maktulün velisidir. İmam Mâlik, Sevrî ve Ebû Hanife'ye göre
kısaç ile diyet arasında muhayyerlik katile aittir. Şerhlerde böyle denilmektedir. Ama

£91

Hanefi fıkıh kitaplarında aksi söylenir. Tahâvi, İmam-ı Azam ve onun görüşünde
olanların, delilinin Enes b. Mâlikten merfu olarak rivayet edilen şu hadis olduğunu
söyler: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Allah'ın yazdığı (farzı) kısastır." Şayet veli, kısas veya diyette muhayyer olsa idi,
Rasulullah bunu bildirirdi. Ayrıca şu da bu görüş için bir delildir: Saye' veli diyet ister,
katil buna razı olmazsa kendisinden zorla diyet alınamaz.

Bu ihtilâfın esası şudur: Hanefilere göre kasden adam öldürmenin cezası kısasın
kendisidir. Kısas ayeti buna delâlet ettiği gibi, maktulün velisinin katilden zorla diyet
alamaması ve katilin ölmesi durumunda cezanın düşmesi de buna delâlet eder. İmâm
Şafiî'den bir kavle göre ise Öldürmenin cezası kısas veya diyetten birisidir. Veli isterse
kısas ister, isterse diyet alır. Diyet için katilin rızası şart değildir. Dolayısıyla katil
ölürse diyet teayyün eder.

Şu kadar var ki Hanefilere göre maktulün varislerinden birisi kısası istemezse, kısas
düşer. Varislerden birisi katille sulh yaparsa, diğer vârislerin hissesi de kısasa inkılâb

[îoı

eder.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3961 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بَكْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْمُزَنِيُّ ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ أَبِي مَيْمُونَةَ ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : مَا رَأَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رُفِعَ إِلَيْهِ شَيْءٌ فِيهِ قِصَاصٌ ، إِلَّا أَمَرَ فِيهِ بِالْعَفْوِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A man emancipated six slaved at the time of his death and he had no other property. The Prophet (ﷺ) was informed about it. He cast lots among them, emancipated two and retained four in slavery.

(4497) Enes b. Mâlik (r.a) den; şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) a kısası gerektiren bir suç (lu) getirildiğinde, onun ancak affı emr

(tavsiye) ettiğini gördüm.

Açıklama

Hz. Enes'in bu hadisinden, Rasûîullah (s.a.v) in, huzuruna getirilen kısaslık bir dâvada
hüküm vermeden Önce, cinayete mâruz kalan yaralıya veya mağdur ölmüşse onun
vârislerine mütecavizi affetmeleri için tavsiye ve teşvikte bulunduğu anlaşılmaktadır.
Metindeki, Rasûlullaha nisbet edilen emir, tavsiyedir. Çünkü eğer maksat direkt emir
olsa idi, cinayete mâruz kalan kişi veya varisler için kısası affetmeleri seçeneksiz şart
olur ve buda âyete muhalif düşerdi. Bu noktay-ı nazarlardan anlıyoruz ki, buradaki



£121

emirden murat teşviktir.



: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3962 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ، حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قُتِلَ رَجُلٌ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَرُفِعَ ذَلِكَ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَدَفَعَهُ إِلَى وَلِيِّ الْمَقْتُولِ ، فَقَالَ الْقَاتِلُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَاللَّهِ مَا أَرَدْتُ قَتْلَهُ ، قَالَ : فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِلْوَلِيِّ : أَمَا إِنَّهُ إِنْ كَانَ صَادِقًا ، ثُمَّ قَتَلْتَهُ ، دَخَلْتَ النَّارَ قَالَ : فَخَلَّى سَبِيلَهُ ، قَالَ : وَكَانَ مَكْتُوفًا بِنِسْعَةٍ ، فَخَرَجَ يَجُرُّ نِسْعَتَهُ فَسُمِّيَ ذَا النِّسْعَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

If anyone emancipates a slave who has property, the property of the slave belongs to him except that the master makes a stipulation.

(4498) Ebû Hureyre (r.a) den; şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) zamanında bir adam öldürüldü. Dava Rasûlullaha getirildi.

Rasûlullah (s.a.v) katili, maktulün velisine teslim etti.

Katil:

"Ya Rasûlullah! Vallahi ben onu öldürmeyi istemedim" dedi. Bunun üzerine
Rasûlullah (s.a.v) maktulün velisine:

"Haberin olsun, eğer o doğru söylüyorsa (ve buna rağmen) sen onu öldürürsen
cehenneme girersin" buyurdu. Adam da katili serbest bıraktı.

Katilin elleri arkadan enli bir kayışla bağlı idi, kayışını sürüyerek çıktı.Bu yüzden

£131

adam "zû nis'a=kayışlı" diye adlandırıldı.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3963 حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ الْجُشَمِيُّ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ ، عَنْ عَوْفٍ ، حَدَّثَنَا حَمْزَةُ أَبُو عُمَرَ الْعَائِذِيُّ ، حَدَّثَنِي عَلْقَمَةُ بْنُ وَائِلٍ ، حَدَّثَنِي وَائِلُ بْنُ حُجْرٍ ، قَالَ : كُنْتُ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذْ جِيءَ بِرَجُلٍ قَاتِلٍ فِي عُنُقِهِ النِّسْعَةُ ، قَالَ : فَدَعَا وَلِيَّ الْمَقْتُولِ ، فَقَالَ : أَتَعْفُو ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : أَفَتَأْخُذُ الدِّيَةَ ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : أَفَتَقْتُلُ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالَ : اذْهَبْ بِهِ ، فَلَمَّا وَلَّى قَالَ : أَتَعْفُو ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : أَفَتَأْخُذُ الدِّيَةَ ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : أَفَتَقْتُلُ ؟ قَالَ : نَعَمْ ، قَالَ : اذْهَبْ بِهِ ، فَلَمَّا كَانَ فِي الرَّابِعَةِ ، قَالَ : أَمَا إِنَّكَ إِنْ عَفَوْتَ عَنْهُ يَبُوءُ بِإِثْمِهِ ، وَإِثْمِ صَاحِبِهِ ، قَالَ : فَعَفَا عَنْهُ ، قَالَ : فَأَنَا رَأَيْتُهُ يَجُرُّ النِّسْعَةَ ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ ، قَالَ : حَدَّثَنِي جَامِعُ بْنُ مَطَرٍ ، حَدَّثَنِي عَلْقَمَةُ بْنُ وَائِلٍ بِإِسْنَادِهِ وَمَعْنَاهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: The child of adultery is worst of the three.

Abu Hurairah said: That I give a flog in the path of Allah (as a charity) is dearer to me than emancipating a child of adultery.

(4499) Vâil b. Hucr (r.a) şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) in yanında idim. Boynunda kayış bağlı bir katil getirildi.

Rasûlullah (s.a.v) maktulün velisini çağırdı ve:

"Onu affediyor musun?" dedi. Adam:

Hayır, cevâbını verdi. Rasûlullah (s.a.v):

"Ondan diyet mi alıyorsun?" buyurdu.

Adam:

Hayır, dedi. Rasûlullah (s.a.v):

"Onu öldürecek misin?" diye sordu. Adam:

Evet, dedi. Rasûlullah (s.a.v):

"A! onu götür" dedi.

Dördüncü seferinde:

"Haberin olsun, eğer sen onu affedersen, o hem kendi günahını hem de öldürdüğü
kişinin günâhı ile döner" buyurdu.
Ravi derki:

£141

Bunun üzerine maktulün velisi katili affetti. Ben onu, kayışını sürürken gördüm.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3964 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَوْفٍ الطَّائِيُّ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْقُدُّوسِ بْنُ الْحَجَّاجِ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ عَطَاءٍ الْوَاسِطِيُّ ، عَنْ سِمَاكٍ ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ وَائِلٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِحَبَشِيٍّ ، فَقَالَ : إِنَّ هَذَا قَتَلَ ابْنَ أَخِي ، قَالَ : كَيْفَ قَتَلْتَهُ ؟ قَالَ : ضَرَبْتُ رَأْسَهُ بِالْفَأْسِ ، وَلَمْ أُرِدْ قَتْلَهُ ، قَالَ : هَلْ لَكَ مَالٌ تُؤَدِّي دِيَتَهُ ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : أَفَرَأَيْتَ إِنْ أَرْسَلْتُكَ تَسْأَلُ النَّاسَ تَجْمَعُ دِيَتَهُ ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ : فَمَوَالِيكَ يُعْطُونَكَ دِيَتَهُ ؟ قَالَ : لَا ، قَالَ لِلرَّجُلِ : خُذْهُ فَخَرَجَ بِهِ لِيَقْتُلَهُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَمَا إِنَّهُ إِنْ قَتَلَهُ كَانَ مِثْلَهُ فَبَلَغَ بِهِ الرَّجُلُ حَيْثُ يَسْمَعُ قَوْلَهُ ، فَقَالَ : هُوَ ذَا فَمُرْ فِيهِ مَا شِئْتَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّه صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَرْسِلْهُ ، وَقَالَ مَرَّةً : دَعْهُ يَبُوءُ بِإِثْمِ صَاحِبِهِ وَإِثْمِهِ ، فَيَكُونُ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ ، قَالَ : فَأَرْسَلَهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Al-Arif ibn ad-Daylami said: We went to Wathilah ibn al-Asqa and said to him: Tell us a tradition which has not addition or omission. He became angry and replied: One of you recites when his copy of a Qur'an is hung up in his house, and he makes additions and omissions. We said: All we mean is a tradition you have heard from the Messenger of Allah (ﷺ). He said: We went to the Prophet (ﷺ) about a friend of ours who deserved. Hell for murder. He said: Emancipate a slave on his behalf; Allah will set free from Hell a member of the body for every member of his.

(4501) Alkame b. Vâil (r.a) in babası (Vâil) den rivayet etti (ğine göre); Vâil şöyle
dedi:

"Bir adam Habeşli birisini Rasûlullah (s.a.v) e getirip:

Bu adam kardeşimi öldürdü, dedi. Rasûlullah (s.a.v) Habeşliye:

Onu nasıl öldürdün? diye sordu Habeşli:

Kafasına balta vurdum, maksadım onu öldürmek değildi, karşılığını verdi.
Rasûlullah:

Onun diyetini ödeyecek malın var mı? Habeşli:
Hayır Rasûlullah:

Seni göndersem de, insanlardan isteyerek onun diyetini toplasan olur mu? buna ne

dersin?

Habeşli:

Hayır Rasûlullah (s.a.v):

Mevlâlarm (efendilerin) sana onun diyetini verirler mi?

Habeşli:

Hayır.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) adama (maktulün velisine): "Onu al" buyurdu.
Adam, öldürmek için katili çıkardı. (Peşinden) Rasûlullah (s.a.v): "Şüphesiz eğer
adam onu öldürürse aynen onun gibidir" buyurdu. Bunun üzerine maktulün velisi
katili, Rasûlullah'm sözünü işiteceği bir yere götürdü ve şöyle dedi:
"(Ya Rasûlullah!) İşte adam, onun hakkında dilediğini emret" dedi. Rasûlullah (s.a.v):
Onu salıver, arkadaşının (maktulün) ve onun günahı ile döner, (yüklenir) de

£181

Cehennemliklerden olur buyurdu. Adam da katili salıverdi.
Açıklama

Hadisin Sahih-i Müslim'deki rivayetinde buradakinden bazı farklılıklar vardır.
Bunların en önemlileri şunlardır:

Katil öldürdüğü şahsı, bir ağacı silkelerken kendisine küfrettiği için öldürdüğünü
söylemiştir.

Rasûlullah'm: "Ona diyet verecek malın var mı?" sorusuna Habeşli elbisesi ve
baltasından başka bir şeyinin bulunmadığını söylemiştir.

Rasûlullah'm, Habeşli'ye kavminin kendisini alıp almayacakları yolundaki sorusuna
Habeşli, onlar yanında hiçbir değerinin olmadığını söylemiştir.

Maktulün velisinin, katili salıvermesi halinde, onun günahları yüklenmesi konusu da
Sahih-i Müslim'de: "Onun, senin ve kardeşinin günahlarını yüklenmesini istemez
misin?" şeklinde vârid olmuştur. Yani Sahih-i Müslim'deki rivayete göre katilin
yükleneceği günah maktulün ve velinin günahlarıdır. Bu mes'ele önceki hadisin izahı
esnasında geçmişti.

Hadisin, Rasûlullah (s.a.v) le, katil olan Habeşli arasında geçen konuşmanın
bulunduğu bölümünde izaha muhtaç bir nokta yoktur. Rasûlullah önce katilden,
maktulün diyetini temin edip edemeyeceğini, metinde geçen tarzda sormuş, adamın
her seferinde aynı cevâbı vermesi üzerine, kısas yapması için maktulün velisine teslim



etmiştir. Peşinden de: "Eğer bu veli, katili öldürürse o da aynen onun gibidir"
buyurmuştur. İşte bu cümle sarihlerin dikkatini çekmiş ve tartışmalara konu olmuştur.
Nevevî'nin izahına göre bu cümlenin tevili şu olur: "Bu iki şahıs, aralarında üstünlük
ve minnet bulunmaması bakımından biribirlerine denktiıier. Çünkü mevlâ katili
öldürmek suretiyle ondan hakkını almış ve ona bir iyilikte bulunmamıştır. Ama onu
affederse durum farklıdır. Çünkü bu durumda üstünlük, minnet, ahirette bol sevap ve
dünyâda güzel bir nâm onun için olur.

Mevlâ un, katili öldürmesi durumunda, onun da, aynı şekilde katil olduğunu söyleyen
de olmuştur. Tabi bu durumda birisinin fiili haram öbürününki ise meşrudur. Ancak
öfkeye bol un eğme ve nefse uyma konusunda ikisi de eşittir."
Hattâbî'nin izahına göre ise, bu cümlenin iki cihete ihtimâli vardır. Bunlar:

1. Rasûİullah (s.a.v) maktulün velûinin katil: öldürmesini caiz görmemiştir. Çünkü
katil, adamı isteyerek öldürme' iğini bunun bir hata veya amde benzeyen Öldürme
olduğunu iddia etmiştir. Bu da kısasın düşürülmesini gerektiren bir şüphedir.

2. Veli katili öldürürse, sonuç itibariyle aynen onun gibdir. Hakkını aldıktan sonra
kısas uyguladığı şahsa bir üstünlüğü kalmaz.

Sahih-i Müslim'deki ikinci bir rivayette Rasûİullah (s.a.v); "Katilde maktul de
cehennemdedir" buyurmuştur. Ancak sarihler bu cümlenin bu hadisteki hâdise ile ilgili

£191

olmadığını söylemişlerdir.
Bazı Hükümler

1. Davalıya, kendisini savunması için imkân verilmelidir.

2. Hâkim, maktulün velisinden katili affetmesi için istekte bulunabilir,

3. Kısaslarda, dâva mahkemeye intikal etlikten sonra da af caizdir,

4. Teammüden vuku bulan öldürmelerde diyet almak caizdir,

um

5. Kısas, katilin günahının tamamına keffâret olmaz. Bu tercih Kadı îyâd'a aittir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3965 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ ، عَنْ يَحْيَى ابْنِ سَعِيدٍ ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ ، قَالَ : كُنَّا مَعَ عُثْمَانَ وَهُوَ مَحْصُورٌ فِي الدَّارِ ، وَكَانَ فِي الدَّارِ مَدْخَلٌ ، مَنْ دَخَلَهُ سَمِعَ كَلَامَ مَنْ عَلَى الْبَلَاطِ ، فَدَخَلَهُ عُثْمَانُ ، فَخَرَجَ إِلَيْنَا وَهُوَ مُتَغَيِّرٌ لَوْنُهُ ، فَقَالَ : إِنَّهُمْ لَيَتَوَاعَدُونَنِي بِالْقَتْلِ آنِفًا ، قَالَ : قُلْنَا : يَكْفِيكَهُمُ اللَّهُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، قَالَ : وَلِمَ يَقْتُلُونَنِي ؟ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : لَا يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ إِلَّا بِإِحْدَى ثَلَاثٍ : كُفْرٌ بَعْدَ إِسْلَامٍ ، أَوْ زِنًا بَعْدَ إِحْصَانٍ ، أَوْ قَتْلُ نَفْسٍ بِغَيْرِ نَفْسٍ ، فَوَاللَّهِ مَا زَنَيْتُ فِي جَاهِلِيَّةٍ ، وَلَا فِي إِسْلَامٍ قَطُّ ، وَلَا أَحْبَبْتُ أَنَّ لِي بِدِينِي بَدَلًا مُنْذُ هَدَانِي اللَّهُ ، وَلَا قَتَلْتُ نَفْسًا ، فَبِمَ يَقْتُلُونَنِي ؟ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : عُثْمَانُ وَأَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا تَرَكَا الْخَمْرَ فِي الْجَاهِلِيَّةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Along with the Messenger of Allah (ﷺ) we besieged the palace of at-Ta'if. The narrator, Mutadh, said: I heard my father (sometimes) say: Palace of at-Ta'if, and (sometimes) Fort of at-Ta'if, which are the same.

I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: he who causes an arrow to hit its mark in Allah's cause will have it counted as a degree for him (in Paradise). He then transmitted the rest of the tradition.

I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: If a Muslim man emancipates a Muslim man, Allah, the Exalted, will make every bone of his protection for every bone of his emancipator from Hell; and if a Muslim woman emancipates a Muslim woman, Allah will make every bone of hers protection for every bone of her emancipator from Hell on the Day of Resurrection.

(4502) Ebû Ümâme b. Sehi (r.a) den; şöyle demiştir:

Osman (r.a) evde mahsur iken, biz onunla birlikte idik. Evde bir giriş vardı. Oradan



giren Belattaki lerin sözünü işitirdi. Osman (r.a) oraya girdi ve rengi değişmiş bir
vaziyette yanımıza çıkıp şöyle dedi:

"Onlar az önce beni, öldürmekle tehdid ediyorlardı." Biz; "Yâ emi-ra'l-mü'minin
onlara karşı Allah sana yeter" dedik.

"Beni niçin Öldür (mek ist) iyotlar?! Rasûİullah (s.a.v)i: "Bir müslümanm kanı şu üç
şeyden birisi dışında helâl değildir: Müslüman olduktan sonra küfre düşmek, İhsandan
[22]

sonra zina ve bir can mukabili olmadan birisini öldürmek" diye buyururken
dinledim. (Hz. Osman devamla şöyle dedi): "Vallahi ben Câhiliyyc devrinde de İslâm
döneminde de hiç zina etmedim, Allah beni hidâyete erdirdireli beri, onun yerine
benim için başka bir din olmasını istemedim ve hiçbir kimseyi öldürmedim. Beni ne
sebeple Öldürecekler?!.."
Ebû Davüd şöyle der:



[231

Ebûbekir ve Osman (r. anhüma) şarabi cahiliye devrinde terkettiler.



Açıklama

Bu Hadis-i şerif, Eb Sünen-i Ebû Dâvûd ravilerinden Lüjûrnin rivayetinden değildir.
Tercemeye "ev" diye geçtiğimiz "dâr" kelimesi, etrafı bahçe ile çevrili ev manasınadır.
Haberde konu edilen hâdise, Hz. Osman (r.a) in şehid edilmesine tekaddüm eden
günlerle ilgilidir. Anlaşıldığına göre, Hz. Osman (r.a) in evi kendisine karşı olanlar
tarafından kuşatılmış, Hz. Osman evinde hapsedilmişti. Kuşatmayı yapanlar
Mısırlılardı. Sebep de Hz. Osman'ın Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'i Mısır valiliğine
tâyin etmiş olması idi.

Haberde görüldüğü üzere, Hz. Osman'ın evi Belât denilen yere yakındı. Evini kuşatan
düşmanları orada toplanmışlar ve aralarında Hz. Osman'ı öldürmeyi
kararlaştırıyorlardı. Hz. Osman, evinden Belât tarafına doğru olan girişe girince
onların kendisi hakkındaki konuşmalarını duymuş ve rengi atık bir vaziyette içlerinde
haberin râvisinin de bulunduğu topluluğun yanına dönmüştü. Oradakilere, evini
kuşatanların kendisini öldürmek istediklerini ama buna haklarının olmadığını, çünkü
bir müslümanm ancak metinde sayılan üç şeyden birisi sebebiyle Öldürülebileceğini
oysa kendisinin bunlardan hiçbirisini yapmadığını söylemiştir.

Avnü'l-Ma'bûd müellifi hadisin konu ile ilgisine temas ederken: "Osman (r.a) mazlum
idi. Onlara: Niçin beni öldürmek istediniz?! Ben ölümü gerektirecek hiçbir şeyi asla
yapmadım... dedi. Bu kelimelerle onlardan özür diledi ve affetmelerini istedi"
demektedir. Ancak bu bence pek yerinde bir izah değildir. Çünkü bir defa, metinde
Hz. Osman'ın evini kuşatan eşkıya ile konuştuğuna işaret eden bir nokta yoktur.
Konuştuğu muhatabı onlar değil, râvi ve arkadaşlarıdır. Ayrıca Hz. Osman'ın özür
dileyip, af dilemesi söz konusu olamaz. Çünkü bir suç işlememiştir ki istesin.
Haberden, bir müslümanm, ancak üç hareketten birisi sebebiyle öldü-rülebileceği
bildirilmektedir. Bunlar:

a- Sahih bir nikâhla evlenip, eşi ile cinsi ilişki kurmuş olan bir müslümanm zina
etmesi

b- Bir kimsenin Müslüman olduktan sonra irtidâd etmesi yâni müslümanlıktan
çıkması,

c- Haksız yere bir müslümanı öldürmesi

1241

Bu konu, hudûd kitabında 4352 numarada geçmişti.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3966 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، قَالَ : حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ ، فَحَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرِ بْنِ الزُّبَيْرِ ، قَالَ : سَمِعْتُ زِيَادَ بْنَ ضُمَيْرَةَ الضُّمَرِيَّ ، ح وأَخْبَرَنَا وَهْبُ بْنُ بَيَانٍ ، وَأَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ الْهَمْدَانِيُّ ، قَالَا : حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، أَخْبَرَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي الزِّنَادِ ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرٍ ، أَنَّهُ سَمِعَ زِيَادَ بْنَ سَعْدِ بْنِ ضُمَيْرَةَ السُّلَمِيَّ ، وَهَذَا حَدِيثُ وَهْبٍ ، وَهُوَ أَتَمُ يُحَدِّثُ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ ، عَنْ أَبِيهِ ، قَالَ مُوسَى : وَجَدِّهِ ، وَكَانَا شَهِدَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حُنَيْنًا ، ثُمَّ رَجَعْنَا إِلَى حَدِيثِ وَهْبٍ ، أَنْ مُحَلِّمَ بْنَ جَثَّامَةَ اللَّيْثِيَّ قَتَلَ رَجُلًا مِنْ أَشْجَعَ فِي الْإِسْلَامِ ، وَذَلِكَ أَوَّلُ غِيَرٍ قَضَى بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَتَكَلَّمَ عُيَيْنَةُ فِي قَتْلِ الْأَشْجَعِيِّ لِأَنَّهُ مِنْ غَطَفَانَ ، وَتَكَلَّمَ الْأَقْرَعُ بْنُ حَابِسٍ دُونَ مُحَلِّمٍ لِأَنَّهُ مِنْ خِنْدِفَ ، فَارْتَفَعَتِ الْأَصْوَاتُ وَكَثُرَتِ الْخُصُومَةُ وَاللَّغَطُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : يَا عُيَيْنَةُ ، أَلَا تَقْبَلُ الْغِيَرَ ؟ فَقَالَ عُيَيْنَةُ : لَا ، وَاللَّهِ حَتَّى أُدْخِلَ عَلَى نِسَائِهِ مِنَ الْحَرْبِ وَالْحُزْنِ مَا أَدْخَلَ عَلَى نِسَائِي ، قَالَ : ثُمَّ ارْتَفَعَتِ الْأَصْوَاتُ ، وَكَثُرَتِ الْخُصُومَةُ وَاللَّغَطُ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : يَا عُيَيْنَةُ أَلَا تَقْبَلُ الْغِيَرَ ؟ فَقَالَ عُيَيْنَةُ : مِثْلَ ذَلِكَ أَيْضًا ، إِلَى أَنْ قَامَ رَجُلٌ مِنْ بَنِي لَيْثٍ يُقَالُ لَهُ : مُكَيْتِلٌ عَلَيْهِ شِكَّةٌ ، وَفِي يَدِهِ دَرِقَةٌ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنِّي لَمْ أَجِدْ لِمَا فَعَلَ هَذَا فِي غُرَّةِ الْإِسْلَامِ مَثَلًا إِلَّا غَنَمًا وَرَدَتْ ، فَرُمِيَ أَوَّلُهَا فَنَفَرَ آخِرُهَا ، اسْنُنِ الْيَوْمَ وَغَيِّرْ غَدًا ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : خَمْسُونَ فِي فَوْرِنَا هَذَا ، وَخَمْسُونَ إِذَا رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ ، وَذَلِكَ فِي بَعْضِ أَسْفَارِهِ ، وَمُحَلِّمٌ رَجُلٌ طَوِيلٌ آدَمُ ، وَهُوَ فِي طَرَفِ النَّاسِ ، فَلَمْ يَزَالُوا حَتَّى تَخَلَّصَ ، فَجَلَسَ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَيْنَاهُ تَدْمَعَانِ ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنِّي قَدْ فَعَلْتُ الَّذِي بَلَغَكَ ، وَإِنِّي أَتُوبُ إِلَى اللَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى ، فَاسْتَغْفِرِ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَقَتَلْتَهُ بِسِلَاحِكَ فِي غُرَّةِ الْإِسْلَامِ ، اللَّهُمَّ لَا تَغْفِرْ لِمُحَلِّمٍ بِصَوْتٍ عَالٍ ، زَادَ أَبُو سَلَمَةَ : فَقَامَ وَإِنَّهُ لَيَتَلَقَّى دُمُوعَهُ بِطَرَفِ رِدَائِهِ ، قَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ : فَزَعَمَ قَوْمُهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اسْتَغْفَرَ لَهُ بَعْدَ ذَلِكَ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : قَالَ النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ الْغِيَرُ : الدِّيَةُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: If anyone emancipates a Muslim slave, that will be his ransom from Jahannam.

(4503) Urve b. Zübeyr, babasından; Musa; ve dedesinden de, ikisi de Rasûlullah

[25J

(s.a.v) ile birlikte Huneyn gazvesine iştirak ettiler dedi.- Şimdi tekrar Vehb
rivayetine dönüyoruz: şöyle rivayet etmiştir:

Muhallim b. Cessâme el-Leysî, İslâm döneminde, Eşca' boyundan bir adamı öldürdü. -
Bu, Rasûlullah (s.a.v) in hükmettiği ilk diyettir- -Uyey-ne, el-Eşcaî'nin katli
konusunda konuştu. Çünkü o, (öldürülen Eşcaî gibi) Gatafan kabilesindendi. Ekra' b.
Habis de Muhallim'in tarafından konuştu. Çünkü o da (Muhallim gibi) Hmdef
1261

kabilesindendi. Bu esnada sesler yükseldi, husûmet ve gürültü çoğaldı. Rasûlullah



(s.a.v):

"Ya Uyeync! Diyeti kabul etmiyor musun?" dedi. Uyeyne:

Onun kadınları benim kadınlarımın düştüğü keder ve sıkıntıya düşünceye kadar, hayır
(kabul etmem) vallahi, dedi.

Sonra sesler (yine) yükseldi, husûmet ve gürültü çoğaldı. Rasûlullah (s.a.v) tekrar:
"Yâ Uyeyne! diyeti kabul etmiyor musun?" buyurdu. Uyeyne yine önceki söylediğini
tekrarladı. Nihayet Beni Leys kabilesinden, üzerinde zırh ve elinde silâh olan
Mükeytil adındaki adam ayağa kalkıp:

Ya Rasûlullah! Ben bunun, İslâm'ın şu ilk günlerinde yaptığı şeye bir koyun
sürüsünden başka bir mesel bulamıyorum; şöyle ki: Sürü suya vardığında öndekiler
taşlanırsa arkadakiler kaçar. Bugün (kısas konusundaki) sünnetini işle. istersen yarın

£221

değiştir, dedi.
Rasûlullah (s.a.v):

"Şimdi hemen elli (deve). Medineye döndüğümüz zaman elli (deve)" buyurdu.

Bu olay, Rasûlullah'm seferlerinden birisinde oldu. Muhallim (katil) uzun boylu esmer

bir adamdı.

O insanlar tarafından sevilirdi. İnsanlar, o kurtuluncaya kadar (yardım etmeye) devam
ettiler. Rasûlullah'm huzurunda Muhallim'in gözlerinden yaşlar boşanıyordu "Yâ
Rasûlellah! Ben. sana gelen bu işi işledim, Allah'a tev-be ediyorum. Yâ Rasûlullah!
Benim için Allah'tan af dile" dedi.

Rasûlullah (s.a.v): "Sen onu İslâm'ın daha ilk günlerinde silâhınla öldürdün demek!"
Yüksek sesle: "Allah'ım, Muhallim'i bağışlama" dedi.
Ebû Seleme şunu da ilâve etti:

[28]

"Muhallim, elbisesinin ucu ile gözyaşlarını silerek kalktı." İbn İshak şöyle dedi:
"Onun kavmi, bundan sonra Rasûlullahm onun için bağışlanma dilediğini iddia

[291

ettiler." Ebû Dâvud şöyle der: Nadr b. Şümeyi: "e!-ğıyer; diyettir" dedi.
Açıklama

Hadisin İbn Mâce'deki rivayeti, buradakine nisbeüe oldukça kısadır.
İbn İshak'm rivayetine göre, hâdise Huneyn savaşı günü vuku bulmuştur. Huneyn,
Mekke ile Tâif arasında, Mekkeye üç mil mesafede bir vadidir. H. 8. yılda Mekke
fethinden sonra, Hevâzin ve Sakif kabileleri 20.000 kişilik bir ordu topladılar.
Güçlenip gelişen Müslümanları durdurmak istediler. Huneyn vadisinde pusu kurarak
müslümanları beklediler. Müslümanlar Önce yenilgiye uğrayıp, kaçmaya başladılar.
Fakat Hz. Peygamber (s.a.v) in sebat ve cesareti sayesinde Allah'ın yardımı ile
hezimet zafere dönüştü. Müslümanlar o zamana kadar görülmedik derecede ganimet
elde ettiler.

Yine ibn İshak ve İbn Mâce'nin rivayetlerine göre, Rasûlullah (s.a.v) öğle namazını
kıldıktan sonra bir ağacın gölgesine oturmuş ve metinde geçen olay o esnada vuku
bulmuştur.

Metinde görüldüğü üzere, Hmdef kabilesinden Muhallim b. Cessâme adındaki şahıs,
Gatafan kabilesinin Eşca' kolundan birisini öldürmüş ve aynı kabileden Uyeyne (Amir
b. el-Ezbat el-Eşca') adındaki şahıs maktulün velisi sıfatı ile kısas isteğiyle dava etmiş



ve Rasûlullah'm huzurunda davasını savunmuştu. Katilin kabilesinden Akra' b. Habis
de katili müdafaa sadedinde konuştu. Rasûlullah (s.a.v) davacılardan, kısastan
vazgeçip, diyete razı olmalarını istedi. Ama Uyeyne buna razı olmayarak kısasta ısrar
etmiş ve: "O, bizim kadınlarımızı ağlattı. Onları yoksulluk ve kedere düşürdü. Onun
kadınları da keder ve yoksulluğa düşmedikçe dâvamızdan vazgeçmeyiz" dedi.
Rasûlullah'm, diyet konusundaki teklifini tekrarlaması üzerine Uyeyne de cevâbını
tekrarladı. O esnada Benû Leys kabilesinden, Mükeytil adındaki zât ayağa kalkarak,
Rasûlullahtan katile kısas uygulamasını istedi. Bu isteğini de bir temsille anlattı.
İslâmm henüz başlangıcında kısastan taviz verilmesinin zarar doğurabileceğini, suya
gelen bir koyun sürüsünün öncülerine taş atılırsa, arkadan gelenlerin hemen
döneceğini söyîedi ve Araplar arasında yaygın olan şu darbı meseli hatırlattı: "Usnun
el-yevme ve ğayyir ğaden: Bugün bir yol aç (uygulama yap! İstersen) yarın da
değiştir." İbnu'l-Esîr bu darb-ı meseli: "Kısas konusunda koyduğun sünneti uygula.
Bundan sonra değiştirmek istersen değiştir." "Değiştir" ..iye terceme ettiğimiz
kelimenin: '"İstersen diyet al" manâsmda olduğu da söylenmiştir, şeklinde
[301

açıklanmıştır.

Aynı darb-ı meseli Hailâbi de şöyle izah etmektedir: "Bugün ona kısas uygulamazsan,
yarın sünnetini ye kestiremezsin ve hükmünü kendinden sonrasına geçiremezsin.
Böyle yapmazsan, katil böyle yâni deme imkânı bulur. Bunun sonunda, sünnetin ve
onun ahkâmı değişir."

Bu cümlenin Sindi tarafından yapılan diğer bir açıklaması da şöyledir:
"Hükmünü bugün yerleştir, istersen yarın değiştir. Yâni eğer kısası nü km olunduğu
ilk anda terkeder ve diyetle yetinir, sonra da birisine karşı onu uygularsanız bu az önce
söylenilen koyun sürüsü misâline benzer. Hasılı bugün sen onu öldürürsen, misaldeki
sürü gibi olur."

Süyûtî de Mîrkâtü's-Suûd'da şöyle der:

"Muhallirrfm daha İsİâmm ilk günlerinde adamı öldürüp de kendisine karşılık ktsas
edilmemesini, diyet alınmasını istemesi bu koyun sürüsüne ben/er. Yâni eğer,
maktulün velîleri ile olan münasebet Muhallim'in istediği gibi olursa, bu insanların
İslama girmelerine mâni olur..."

Beni Leys'ten olan şahsın bu sözüne rağmen Rasûlullah (s.a.v) diyette ısrar etmiş ve
ellisi peşin, ellisi de Medineye vardıktan sonra Ödenmek üzere y'û/ deve verilmesine
hükmetmiştir. Bu. bir can karşıhğmdaki diyetin 100 deve olduğuna delildir.
Hadisin konu ile ilgisi, Hz. Peygamber (s.a.v) in, maktulün velisine diyeti kabul



etmesini teşvik ve tavsiye etmesidir.
Bazı Hükümler

1. Teammüden yani kasten adam öldürmenin cezâs, kisasnr Ancak, maktulün velîleri
isterlerse diyet kabul edebilirler.

2. Teammüden adam öldürmenin diyeti yüz devedir.

3. Kısastan vazgeçip diyet almak konusımdak' muhayyerlik maktulün velisine aittir.

£321

Konu üzerindeki ihtilâf daha önce geçmişti.



4. Amden Öldürülen Kişinin Velisi Diyete Razı Olabilir