هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3420 حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ ، حَدَّثَنَا هِشَامٌ ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ ، عَنْ جَابِرٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ احْتَجَمَ عَلَى وِرْكِهِ ، مِنْ وَثْءٍ كَانَ بِهِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3420 حدثنا مسلم بن إبراهيم ، حدثنا هشام ، عن أبي الزبير ، عن جابر : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم احتجم على وركه ، من وثء كان به
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated Jabir ibn Abdullah:

The Messenger of Allah (ﷺ) had himself cupped above the thigh for a contusion from which he suffered.

(3863) Câbir (r.a)'den rivayet olunduğuna göre;

[23]

Rasûlullah (s. a) kendisinde bulunan bir ağrıdan dolayı kalçasından kan aldırmıştır.
Açıklama

Bu babdaki hadis-i şeriflerde kan aldırmak için kamerî ayların onyedi, ondokuz ve
yirmibirinci günlerinden birinin seçilmesi ve salı günü kan aldırmaktan kaçınılması
tavsiye edilmekte ve Hz. Peygamber'in vücudunda bulunan bir ağrıdan dolayı
kalçasından kan aldırdığı bildirilmektedir.

Neylü'l-Evtâr sahibi Şevkânî'nin de açıkladığı gibi; doktorlar, kan aldırmak için ayın
üçüncü haftasındaki günlerin en uygun olduğunda ittifak etmişlerdir. İstikbalde
anlaşılabilecek bir gerçeği yüzyıllarca önce bildirmesi yönünden 3861 numaralı hadis
bir mucize niteliği taşımaktadır.

Herhalde ayın üçüncü haftasının kan aldırmak için ayın birinci, ikinci ve dördüncü
haftalarından daha uygun olması, ayın dünyaya etkisinden kaynaklanmaktadır.
Çünkü Erzurumlu İbrahim Hakkı'nm da ifade ettiği gibi, "ayın ilk yarısında sıcaklıkla

1241

nemliliğin fazlalığından damarlarda kan çoğalır." Kanın çoğaldığı bir sırada
damardan kan alınması halinde kanın dindirilmesi zorlaşacağından tehlikeli olacağı
gibi, ayın son haftalarında da kan iyice azalacağından o haftada da kan aldırmak
tehlikeli olabilir.

Hadis sarihlerinin açıklamasına göre; salı günü kan aldırmanın tehlikesi de o günde
kanın fazlalaşması sebebiyle dindirilmesinin zorlaşması ve ölüme sebep
olabileceğinden doğmaktadır. Ancak, sah günü kan aldırmanın yasak-landığmı
bildiren bu 3862 numaralı hadis, senet yönünden tenkid edilmiştir. Hatta İbn Cevzî bu
hadisin mevzu olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu hadisi, "Salı günü Hz. Adem'in oğlu
Habil'in kardeşi Kabil'i öldürdüğü kan günüdür" şeklinde tefsir edenler de olmuştur.
Hz. Peygamber'in kalçasından kan aldırdığını ifade eden 3863 numaralı hadiste de
çözülmesi müşkil görünen kapalı bir husus vardır. Çünkü Ahmed b. Hanbel'in
rivayetindeki Hz. Peygamber'in vücudundaki ağrıyla ilgili ifadede kesinlik yoktur. Bu
ağrının sırtında mı yoksa kalçasında mı olduğunda tereddüt edilmektedir.

1251

Ayrıca aslında bu ağrının Hz. Peygamber'in attan düşmesinden dolayı meydana



geHen ağrı olabileceği kabul edilirse, o zaman kal aldırma hâdisesinin Medine'de ve
ayaktan olması gerekirdi. Oysa bu kan aldırma hâdisesinin Mekke'de ve ihramlı iken

[26]

olduğuna delâlet eden rivayetler de vardır.

Netice olarak burada kan aldırma hadisesinin kalçasından mı yoksa sırtından mı
olduğu araştırılmaya muhtaçtır.

Esasen 3863 numaralı hadisin mevzumuzu teşkil eden bab başlığı ile pek ilgisi
görülmüyor. Bu bakımdan bu hadisin yeri bir sonraki bab yahutta bir önceki bab
olmalıydı. Nitekim elimizde bulunan Avnü'l-Ma'bûd nüshasında bu hadis bir sonraki

[27]

bab başlığı altında zikredilmiştir.

6. (Tedavi İçin) Damar Kesme Ve Kan Alınacak Yer

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3863] ( عَلَى وَرِكِهِ) بِفَتْحِ الْوَاوِ وَكَسْرِ الرَّاءِ وَفِي الْقَامُوسِ الْوَرِكُ بِالْفَتْحِ وَالْكَسْرِ كَكَتِفٍ مَا فَوْقَ الفخد ( من وثىء) قَالَ فِي الْمِرْقَاةِ هُوَ بِفَتْحِ الْوَاوِ وَسُكُونِ الْمُثَلَّثَةِ فَهَمْزٌ أَيْ مِنْ أَجْلِ وَجَعٍ يُصِيبُ الْعُضْوَ مِنْ غَيْرِ كَسْرٍ وَقِيلَ هُوَ مَا يَعْرِضُ لِلْعُضْوِ مِنْ جُدَرٍ وَقِيلَ هُوَ أَنْ يُصِيبَ الْعَظْمَ وَهْنٌ وَمِنَ الرُّوَاةِ مَنْ يَكْتُبَهَا بالياء وبترك الْهَمْزَةَ وَلَيْسَ بِسَدِيدٍ وَحَاصِلُهُ أَنَّهُ يَنْبَغِي أَنْ يجمع بين كتابة الياء والهمزة ولا يقرأ إلا بالهمزة أو يكتفي بالهمزة مِنْ غَيْرِ كِتَابَةِ الْيَاءِ وَهُوَ أَبْعَدُ مِنَ الِاشْتِبَاهِ ( كَانَ) أَيِ الْوَثْءُ ( بِهِ) صِفَةٌ لِلْوَثْءِ وَالْبَاءُ لِلْإِلْصَاقِ
وَفِي الْقَامُوسِ الْوَثْءُ وَجَعٍ يُصِيبُ اللَّحْمَ لَا يَبْلُغُ الْعَظْمَ أَوْ وَجَعٌ فِي الْعَظْمِ بِلَا كَسْرٍ أَوْ هُوَ الْفَكُّ وَبِهِ وَثْءٌ وَلَا تَقُلْ وَثْيٌ أَيْ بِالْيَاءِ
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَالْحَدِيثُ أَخْرَجَهُ النَّسَائِيُّ