هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3226 حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ ، حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمُقْرِئُ ، حَدَّثَنَا سَعِيدٌ يَعْنِي ابْنَ أَبِي أَيُّوبَ ، عَنْ بَكْرِ بْنِ عَمْرٍو ، عَنْ مُسْلِمِ بْنِ يَسَارٍ أَبِي عُثْمَانَ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ أَفْتَى ح وحَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ ، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ ، عَنْ بَكْرِ بْنِ عَمْرٍو ، عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِي نُعَيْمَةَ ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ الطُّنْبُذِيِّ ، رَضِيعِ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ مَرْوَانَ ، قَالَ : سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ أُفْتِيَ بِغَيْرِ عِلْمٍ كَانَ إِثْمُهُ عَلَى مَنْ أَفْتَاهُ زَادَ سُلَيْمَانُ الْمَهْرِيُّ فِي حَدِيثِهِ ، وَمَنْ أَشَارَ عَلَى أَخِيهِ بِأَمْرٍ يَعْلَمُ أَنَّ الرُّشْدَ فِي غَيْرِهِ فَقَدْ خَانَهُ وَهَذَا لَفْظُ سُلَيْمَانَ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
3226 حدثنا الحسن بن علي ، حدثنا أبو عبد الرحمن المقرئ ، حدثنا سعيد يعني ابن أبي أيوب ، عن بكر بن عمرو ، عن مسلم بن يسار أبي عثمان ، عن أبي هريرة ، قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : من أفتى ح وحدثنا سليمان بن داود ، أخبرنا ابن وهب ، حدثني يحيى بن أيوب ، عن بكر بن عمرو ، عن عمرو بن أبي نعيمة ، عن أبي عثمان الطنبذي ، رضيع عبد الملك بن مروان ، قال : سمعت أبا هريرة يقول : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : من أفتي بغير علم كان إثمه على من أفتاه زاد سليمان المهري في حديثه ، ومن أشار على أخيه بأمر يعلم أن الرشد في غيره فقد خانه وهذا لفظ سليمان
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrated AbuHurayrah:

The Prophet (ﷺ) said: If anyone is given a legal decision ignorantly, the sin rests on the one who gave it. Sulayman al-Mahri added in his version: If anyone advises his brother, knowing that guidance lies in another direction, he has deceived him. These are the wordings of Sulayman.

(3657) Ebû Hureyre (r.a)'den, rivayet olduğuna göre, Rasûlullah (s. a) şöyle
buyurmuştur:

"Bir kimseye, ilimsiz olarak fetva verilirse, bu fetva (ile amel etme) nin günahı onu
veren kimsenin üzerine olur."

Süleyman el-Mehrî (yukarıdaki hadise) ilâve olarak şunları da rivayet etti: "Herkim
(kendisine danışan din)kardeşine bir işte gerçek olmadığını bildiği halde bîr şeyi
tavsiye ederse (tavsiyede bulunduğu) kardeşine ihanet etmiş olur."

1421

Süleyman'ın (rivayet ettiği) hadisin metni budur.
Açıklama

Bu hadis-i şerif, fetva verme ehliyetine sahip olmayan bir kimsenin verdiği yanlış
fetvalarla yapılan amellerin günahının, bu fetva ile amel eden cahil kimselere değil,
bizzat bu fetvayı veren ehliyetsiz kimseye ait olduğunu ifade etmektedir.
Bu bakımdan hadis-i şerif, ehliyetsiz oldukları halde fetva vermeye cüret eden
kimseler hakkında çok büyük bir tehdidi ihtiva etmektedir. Fahr-i Kâinat Efendimiz
başka bir hadisinde de, "Sizin fetvaya en cüretliniz ateşe atılmaya en cüretkâr
143]

olanmızdır" buyurmuştur.

Binaenaleyh dinî bir mesele hakkında kendisinden fetva istenen bir kimse, o



meselenin cevabı hakkında şer'î bir esasa dayanmadan, bu husustaki dinî hükümlere
lâyıkıyla muttali olmadan asla cevap vermemelidir.

Bazıları bu hadise, "Vebali bu fetva ile amel eden kimseye olur" diye mana

[441

vermişlerse de birinci mana daha doğrudur.

Ehliyetsiz olduğu halde dinî meselelerde fetva veren bir kimse; din adına büyük
iftirada bulunmuş, şer'î hükümlere karşı laubali davranmış, müslümanların
mukaddesatına karşı tecavüzkâr bir tavır takınmıştır.

Bu fetvayı alan kimse ise, aldığı fetvanın yanlışlığını bildiği halde yine de bu fetva ile
amel edecek olursa, amelinden doğacak olan vebalin bir misli de kendi defterine
yazılır.

İctihad ehliyetini haiz olan kimselerin ictihadlanndan doğan hatalar ve onların hatalı
fetvaları ile amel etmek ise bu hükme girmez. Çünkü onların davranışlarında en küçük
bir laubalilik olmadığı gibi doğruyu bulmak için gerekli ilimleri tahsil etmiş ve olanca
güçlerini sarfetmiş olmaları açısından, onlardan daha fazlasını beklemek, güçlerinin
yetmediği şeyi istemek gibi bir haksızlık olur.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, din kardeşine bile bile yanlış bir tavsiyede
bulunan kimsenin, emanet vasfını kaybedip hainlik vasfını kazanmış olduğu

1451

açıklanmaktadır. Bir hadis-i şerifte, "Kendisine danışılan zat emindir"
buyurulduğundan, bir meselede kendisiyle istişare edilen kimse, kendisi hakkında ne
kadar iyilik düşünüyorsa kendisine danışan kimse hakkında da o kadar iyilik
düşünmelidir. Aksi takdirde hainler sınıfına girmiş olur.

Başkalarıyla istişare ihtiyacı duyan bir kimse de istişare için, fikirlerine ve

146]

doğruluklarına güvenilen dürüst, mütefekkir ve emin kimseleri seçmelidir.
9. İlme Engel Olmanın Kötülüğü

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [3657] ( أبو عبد الرحمن المقرئ) هُوَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ ثِقَةٌ فَاضِلٌ أَقْرَأَ الْقُرْآنَ نَيِّفًا وَسَبْعِينَ سَنَةً ( مُسْلِمِ بْنِ يَسَارٍ أَبِي عُثْمَانَ) بَدَلٌ مِنْ مُسْلِمٍ ( عَنْ أَبِي عُثْمَانَ الطُّنْبُذِيِّ) بِضَمِّ الطَّاءِ وَالْمُوَحَّدَةِ بَيْنَهُمَا نُونٌ سَاكِنَةٌ آخِرُهُ مُعْجَمَةٌ إِلَى طُنْبُذَا قَرْيَةٌ بِمِصْرَ كَذَا فِي الْبَابِ ( رَضِيعَ عَبْدِ الْمَلِكِ) صِفَةُ أَبِي عُثْمَانَ ( مَنْ أُفْتِيَ بِغَيْرِ عِلْمٍ) عَلَى بِنَاءِ الْمَفْعُولِ أَيْ مَنْ وَقَعَ فِي خَطَأٍ بِفَتْوَى عَالِمٍ فَالْإِثْمُ عَلَى ذَلِكَ الْعَالِمِ وَهَذَا إِذَا لَمْ يَكُنِ الْخَطَأُ فِي مَحَلِّ الِاجْتِهَادِ أَوْ كَانَ إِلَّا أَنَّهُ وَقَعَ لِعَدَمِ بُلُوغِهِ فِي الِاجْتِهَادِ حَقَّهُ
قَالَهُ فِي فَتْحِ الودود
وقال القارىء عَلَى صِيغَةِ الْمَجْهُولِ وَقِيلَ مِنَ الْمَعْلُومِ يَعْنِي كُلَّ جَاهِلٍ سَأَلَ عَالِمًا عَنْ مَسْأَلَةٍ فَأَفْتَاهُ العالم بجواب باطل فعمل السائل بِهَا وَلَمْ يَعْلَمْ بُطْلَانَهَا فَإِثْمُهُ عَلَى الْمُفْتِي إِنْ قَصَّرَ فِي اجْتِهَادِهِ ( وَمَنْ أَشَارَ عَلَى أَخِيهِ) فِي الْقَامُوسِ أَشَارَ عَلَيْهِ بِكَذَا أَمَرَهُ وَاسْتَشَارَ طَلَبَهُ الْمَشُورَةَ انْتَهَى وَالْمَعْنَى أَنَّ مَنْ أَشَارَ عَلَى أَخِيهِ وَهُوَ مُسْتَشِيرٌ وَأَمَرَ الْمُسْتَشَارُ المستشير بأمر قاله القارىء ( يَعْلَمُ) وَالْمُرَادُ بِالْعِلْمِ مَا يَشْمَلُ الظَّنَّ ( أَنَّ الرُّشْدَ) أَيِ الْمَصْلَحَةَ ( فِي غَيْرِهِ) أَيْ غَيْرِ مَا أَشَارَ إِلَيْهِ ( فَقَدْ خَانَهُ) أَيْ خَانَ الْمُسْتَشَارُ الْمُسْتَشِيرَ إِذْ وَرَدَ أَنَّ الْمُسْتَشَارَ مُؤْتَمَنٌ وَمَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا
قَالَ الْمُنْذِرِيُّ وَالْحَدِيثُ أخرجه بن مَاجَهْ مُقْتَصِرًا عَلَى الْفَصْلِ الْأَوَّلِ بِنَحْوِهِ