هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2625 حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ الْحِمْصِيُّ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، حَدَّثَنَا شُعَيْبُ بْنُ أَبِي حَمْزَةَ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، حَدَّثَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ : أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَخْبَرَتْهُ بِهَذَا الْحَدِيثِ ، قَالَ : وَفَاطِمَةُ عَلَيْهَا السَّلَام حِينَئِذٍ تَطْلُبُ صَدَقَةَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الَّتِي بِالْمَدِينَةِ ، وَفَدَكَ ، وَمَا بَقِيَ مِنْ خُمُسِ خَيْبَرَ ، قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا : فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : لَا نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ ، وَإِنَّمَا يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ فِي هَذَا الْمَالِ يَعْنِي مَالَ اللَّهِ لَيْسَ لَهُمْ أَنْ يَزِيدُوا عَلَى الْمَأْكَلِ ، حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ أَبِي يَعْقُوبَ ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ ، حَدَّثَنَا أَبِي ، عَنْ صَالِحٍ ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ : أَنَّ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذَا الْحَدِيثِ ، قَالَ فِيهِ : فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَيْهَا ذَلِكَ ، وَقَالَ : لَسْتُ تَارِكًا شَيْئًا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَعْمَلُ بِهِ إِلَّا عَمِلْتُ بِهِ ، إِنِّي أَخْشَى إِنْ تَرَكْتُ شَيْئًا مِنْ أَمْرِهِ أَنْ أَزِيغَ ، فَأَمَّا صَدَقَتُهُ بِالْمَدِينَةِ فَدَفَعَهَا عُمَرُ إِلَى عَلِيٍّ ، وَعَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، فَغَلَبَهُ عَلِيٌّ عَلَيْهَا ، وَأَمَّا خَيْبَرُ ، وَفَدَكُ فَأَمْسَكَهُمَا عُمَرُ ، وَقَالَ : هُمَا صَدَقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَتَا لِحُقُوقِهِ الَّتِي تَعْرُوهُ ، وَنَوَائِبِهِ ، وَأَمْرُهُمَا إِلَى مَنْ وَلِيَ الْأَمْرَ ، قَالَ : فَهُمَا عَلَى ذَلِكَ إِلَى الْيَوْمِ
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 
2625 حدثنا عمرو بن عثمان الحمصي ، حدثنا أبي ، حدثنا شعيب بن أبي حمزة ، عن الزهري ، حدثني عروة بن الزبير : أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم ، أخبرته بهذا الحديث ، قال : وفاطمة عليها السلام حينئذ تطلب صدقة رسول الله صلى الله عليه وسلم التي بالمدينة ، وفدك ، وما بقي من خمس خيبر ، قالت عائشة رضي الله عنها : فقال أبو بكر رضي الله عنه : إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : لا نورث ما تركنا صدقة ، وإنما يأكل آل محمد في هذا المال يعني مال الله ليس لهم أن يزيدوا على المأكل ، حدثنا حجاج بن أبي يعقوب ، حدثنا يعقوب بن إبراهيم بن سعد ، حدثنا أبي ، عن صالح ، عن ابن شهاب ، قال : أخبرني عروة : أن عائشة رضي الله عنها أخبرته بهذا الحديث ، قال فيه : فأبى أبو بكر رضي الله عنه عليها ذلك ، وقال : لست تاركا شيئا كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يعمل به إلا عملت به ، إني أخشى إن تركت شيئا من أمره أن أزيغ ، فأما صدقته بالمدينة فدفعها عمر إلى علي ، وعباس رضي الله عنهما ، فغلبه علي عليها ، وأما خيبر ، وفدك فأمسكهما عمر ، وقال : هما صدقة رسول الله صلى الله عليه وسلم كانتا لحقوقه التي تعروه ، ونوائبه ، وأمرهما إلى من ولي الأمر ، قال : فهما على ذلك إلى اليوم
هذه الخدمةُ تعملُ بصورةٍ آليةٍ، وهي قيدُ الضبطِ والتطوير، 

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير، 

Narrating the above tradition, 'Aishah added: Abu Bakr refused that to her. Her said: I am not going to leave anything the Messenger of Allah (ﷺ) used to do but I shall carry it out. I fear if I depart a little from his practice, I shall diverge (from the right path). As regards his sadaqah (property) at Medina, 'Umar had given it to 'Ali ad 'Abbas (Allah be pleased with them), and 'Ali dominated it. As for Khaibar and Fadak, 'Umar retained them. He said: They were the sadaqah (property) of the Messenger of Allah (ﷺ), exclusively reserved for his purposes that happened, and for his emergent needs. Their management was assigned to the one who was in authority. He said: They are in that condition to the present day.

(2969) Zührî'den Urve b. Zübeyr şu (bir önceki) hadisi Peygamber (s.a.)Jin hanımı
Aişe'nin kendisine anlattığını söylemiş ve (Zührî rivayetine devamla şöyle) demiştir:
Fatıma (r.a.), o zaman Rasûlullah (s.a.)'in (arkasında bırakmış olduğu) Medine ve
Fedek'teki sadakası ile Hayber' in beşte birinden kalan (maUar)ı istemiş. Hz. Aişe (söz-
lerine devam ederek şöyle) demiş - Ebü Bekir de ona -Rasûlullah (s. a.): "Biz miras
bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır. Muham-med'in ailesi ancak şu maldan yani
Allah'ın (onlara fey olarak verdiği) malından yerler onların yiyecek (ve giyecek

0541

giderlerini daha fazla artırmaya hakları yoktur buyurdu" cevabını verdi.
Açıklama

Hz. Peygamber. "Biz Peygamberler miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mallar
sadakadır." buyurduğu halde Hz. Fatıma'nm Hz. Peygamber'in bıraktığı mallardan
miras payı istemesi hakkındaki ulemanın görüşlerini bu önceki hadisin şerhinde
açıklamıştık.

Mevzumuzu teşkil eden bir hadiste bir de Hz. Peygamberin Medine ve Fedekteki
sadakasıyla Hayberin beştebirinden kalan mallarından bahsedilmektedir. Hz.
Peygamberin özel mülkü olan topraklar hakkında Kadı Iyâz şunları söylüyor:
"Bunların birinci kısmı: Kendisine hibe edilmiştir. Uhud harbinde müslüman olan
yahudi Muhayrik'in vasiyyeti bu kabildendir ki yedi bahçeden müteşekkildi. Ensarm
verdikleri sulanmayan arazi de böyledir. Bunlar Peygamber (s.a.)'in halis mülki idi.
İkinci kısım: Beni Nadir kabilesini sürgün ettiği vakit, onlardan harpsiz fey olarak
aldığı arazidir. Bu da onun hususi mülkidir. Beni Nadir' in menkul mallarına gelince:
Anlaşma mucibince bunların silahlardan başkasını ya-hudiler develerine yükleyip
götürmüş; kalanı da gaziler arasında taksim edilmişti. Fedek arazisinin yarısı ile
Vadilkura'nm üçte biri Peygamber (s.a.)'in hususi mülki idi. Çünkü bu yerleri bu



şartlarla sulhan ele geçirmişti. Bu yerlerin gelirini başı sıkılan müslümanlara
sarfederdi. Bunlardan başka Hayber'den sulh yolu ile alınmış Vatih ve Selalim
namında iki de kalası vardı.

Üçüncü Kısım: Hayberin ve diğer harple alman yerlerin beşte birinden eline geçen
mallardır. Bu üç kısım malların hepsi peygamber (s.a.)'in halis mülki idi. Lakin o
bunları benimsemez; ailesine, müslümanlara ve ümmetin umumi ihtiyaçlarına

£1551

sarfederdi. Vefatından sonra bu sadakaların temellükü haram kılınmıştır." Biz bu
toprakların ikinci Ve üçüncü kısımda zikredilenlerinden 2967 numaralı hadisin
şerhinde de bahsetmiştik. Aslında Hz. Peygamberin özel mülkü olan topraklar
bunlardan İbaret değildi. Şu topraklar da onun özel mülkleri arasında idi:

1. Fedek arazisinin yansı -Nitekim 2967 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık

2. Vâdiyü'l-kuranm üçtebiri yahudiler kendi yerlerinde bırakılmaları için, rızalarıyla
kendilerine ait arazinin yarısını (Vadiyü'l-kuramn üçtebirine tekabül eden yeri) Hz.
Peygambere bağışlamışlardır. Daha sonra bu yerde oturan ve yahudi olmayanlarm
elindeki araziyi de onlardan satın aldı. Böylece o bölgenin üçteikisi Hz. Peygamberin
mülkü haline gelmiştir.

[1561

3. Miras yoluyla annesinden intikal eden Mehrûz isimli pazaryeri ile bir dükkan.
Bütün bu topraklar Hz. Peygamberin özel mülkü olduğu için vefatından sonra sadaka
hükmüne geçmişler. Bu sebeple de Hz. Ömer bu topraklardan miras isteyen Hz.
Fatıma'nm teklifini kabul etmedi. Ancak Peygamber efendimiz bunlardan Hayber
topraklarının humusundan hissenize düşen kısmı sağlığında yiyecek ve giyecek
masrafları için, ailesine bağışlamış olduğundan bu topraklar kendi mülkiyetinden çıkıp
ailelerinin mülkü olmuştur. Dolayısıyla kendisinin vefatıyle sadakaya
dönüşmemişlerdir. İşte hadis-i şerifte "sadaka topraklar" kelimesiyle kasdedilen
topraklar, onun vefatına kadar, elinde kalan topraklardır. Ailesinin yiyeceklerini
karşılamak üzere tahsis ettiği topraklar da Hayber topraklarından hissesine düşüp te
sağlığında ailesine bağışladığı topraklardır. Yukarıda açıkladığımız sadaka topraklar
ise Hz. Peygamberin vefatından sonra beytü'l-mal'a tahsis olundu, idareleri için

LÜU

memur (mütevelli) tayin edildi.

شرح الحديث من عون المعبود لابى داود

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،    [2970] ( فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ) أَيْ أَنْكَرَ وَامْتَنَعَ ( عَلَيْهَا) أَيْ عَلَى فَاطِمَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا ( إِنْ تَرَكْتُ) إِنْ شَرْطِيَّةٌ ( أَنْ أَزِيغَ) بِفَتْحِ الْهَمْزَةِ وَكَسْرِ الزَّايِ وَبَعْدَ التَّحْتِيَّةِ غَيْنٌ مُعْجَمَةٌ أَيْ أَنْ أَمِيلَ عَنِ الْحَقِّ إِلَى غَيْرِهِ ( فَأَمْسَكَهُمَا عُمَرُ) أَيْ لَمْ يَدْفَعْهُمَا لِغَيْرِهِ وَبَيَّنَ سَبَبَ ذَلِكَ ( لِحُقُوقِهِ الَّتِي تَعْرُوهُ) أَيِ الَّتِي تَنْزِلُهُ قَالَ الْخَطَّابِيُّ أَيْ تَغْشَاهُ وَتَنْتَابُهُ يُقَالُ عَرَانِي ضَيْفٌ أَيْ نَزَلَ بِي ( وَنَوَائِبِهِ) أَيْ حَوَادِثِهِ الَّتِي تُصِيبُهُ ( وَأَمْرُهُمَا إِلَى مَنْ وَلِيَ الْأَمْرَ) أَيْ بَعْدَ النبي ( قَالَ) أَيِ الزُّهْرِيُّ حِينَ حَدَّثَ هَذَا الْحَدِيثَ ( فَهُمَا) أَيْ خَيْبَرُ وَفَدَكُ ( عَلَى ذَلِكَ) أَيْ يَتَصَرَّفُ فِيهِمَا مَنْ وَلِيَ الْأَمْرَ
وَالْحَدِيثُ سَكَتَ عنه المنذري