بَابُ الْقَاضِي يَقْضِي وَهُوَ غَضْبَانُ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ الْقَاضِي يَقْضِي وَهُوَ غَضْبَانُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3169 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ ، أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ ، عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ ، قَالَ : حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي بَكْرَةَ ، عَنْ أَبِيهِ ، أَنَّهُ كَتَبَ إِلَى ابْنِهِ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا يَقْضِي الْحَكَمُ بَيْنَ اثْنَيْنِ وَهُوَ غَضْبَانُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

'Abd Allah b.'Umar dont you hear what Abu Hurairah says ? He heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: If anyone goes out of his house, accompanies bier and prays over it.... He then mentioned the rest of the tradition as narrated by Sufyan. Thereupon Ibn 'Umar sent someone to 'Aishah (asking her about it). She replied: Abu Hurairah spoke the truth.

(3589) Abdurrahman b. Ebî Bekre'nin, babası (Ebû Bekre)'den naklettiğine göre;
Ebû Bekre, (Sicistan'da hâkimlik görevinde bulunan Ubeydullah isimli) oğluna bir
mektup yazarak, Rasûlullah (s.a)'m şöyle buyurduğunu bildirmiştir:

£691

"Hâkim öfkeli iken iki kişi arasında hüküm veremez."
Açıklama

Bilindiği gibi öfke aklı giderir, insanın tabii halini i'tidal çizgisinden çıkarır,
dolayısıyla olculu ve dengeli hareket etmesine engel olur. Hattâbî'nin açıklamasına
göre; şiddetli açlık, korku, hastalık ve acı da öfke gibi olduğundan bu halet-i
nahiyeden biri veya birkaçı içersinde bulunan hâkimlerin bu halde iken hüküm
vermeleri yasaklanmıştır. Selâmet Yollan isimli eserde şöyle denilmektedir:
"Bu hadisteki nehyi cumhur-u ulema kerahete hamletmişlerdir. Hatta Nevevî, Müslim
Şerhi'nde, "Hâkimin öfkeli iken hüküm vermesinin keraheti" ismiyle bir bab tahsis
etmiştir. Buharî ise aynı baba; "Öfkeli iken kadı hüküm yahud müftü fetva verebilir
mi?" adını vermiştir. Ulemanın buradaki nehyi kerahete hamletmelerinin sebebi
nehyin illetidir. İllet öfkedir. Fakat öfkenin, hükmü menetmekle bir münasebeti
yoktur. Ancak hükmün husulüne bir zan teşkil eder. Zira fikri alt üst eder,
düşünülmesi icab eden şeylerden kalbi alıkoyan Böyle bir hal ise hata ile
neticelenebilir. Şu kadar var ki her öfke ve her insan bir değildir. Eğer öfke hakla
bâtılın arasını ayırama-yacak dereceye varırsa o halde hüküm vermek şüphesiz
haramdır. O dereceye varmamış sa mekruhtur. Hadisin zahirine bakılırsa, öfke
dereceleri ile sebepleri arasında bir fark yoktur. Lâkin İmamü'l-Harameyn ile Bagavî,
bu öfkeyi Allah için olmayan öfkeye tahsis etmişler ve: "Çünkü Allah için olan gadap



zulme manidir; fakat nefis için olan mani değildir." demişlerdir.. Ha-nefîlerin mezhebi
de budur. Fakat bu tevcihi birçok hadis uleması kabul etmemişler; onu hadisin
zahirine muhalif görmüşlerdir. Bunlar; "Vakıa Peygamber (s. a) Zübeyr kıssasında
öfkeli iken hüküm vermişse de, onun ismeti gazabının kendisini hakdan alıkoymasına
manidir" diyorlar.

Fazla açlık ve susuzluk da gazab hükmündedir. Bu babda Dârekutnî ile Beyhakî, Ebû
Saîd el-Hudrî'den şu hadisi tahric etmişlerdir:

"Peygamber (s. a): Hâkim ancak tok ve suya kanmış iken hüküm verebilir, buyurdu."
Yalnız hadisin isnadında zayıf bir ravi vardır.

Kalbin huzurunu kaçıran uyku, keder ve hastalık gibi şeyler de gazap

w '

hükmündedirler. "

Fazla sevinç, uykusuzluk, şiddetli sıcak ve soğuk, mide dolgunluğu, ziyade yorgunluk



da sıhhatli düşünmeye engel olacağından öfke hükmündedirler.

10. Hâkimin Müslümanların İdare Ve Himayesi Altında Yaşaman Gayri
Müslimlerin Davasına Bakması