بَابُ كَيْفَ الْقَضَاءُ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ كَيْفَ الْقَضَاءُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3164 حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَوْنٍ ، قَالَ : أَخْبَرَنَا شَرِيكٌ ، عَنْ سِمَاكٍ ، عَنْ حَنَشٍ ، عَنْ عَلِيٍّ عَلَيْهِ السَّلَام ، قَالَ : بَعَثَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الْيَمَنِ قَاضِيًا ، فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ تُرْسِلُنِي وَأَنَا حَدِيثُ السِّنِّ ، وَلَا عِلْمَ لِي بِالْقَضَاءِ ، فَقَالَ : إِنَّ اللَّهَ سَيَهْدِي قَلْبَكَ ، وَيُثَبِّتُ لِسَانَكَ ، فَإِذَا جَلَسَ بَيْنَ يَدَيْكَ الْخَصْمَانِ ، فَلَا تَقْضِيَنَّ حَتَّى تَسْمَعَ مِنَ الْآخَرِ ، كَمَا سَمِعْتَ مِنَ الْأَوَّلِ ، فَإِنَّهُ أَحْرَى أَنْ يَتَبَيَّنَ لَكَ الْقَضَاءُ ، قَالَ : فَمَا زِلْتُ قَاضِيًا ، أَوْ مَا شَكَكْتُ فِي قَضَاءٍ بَعْدُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The people saw fire (light) in the graveyard and they went there. They found that the Messenger of Allah (ﷺ) was in a grave and he was saying: Give me your companion. This was a man who used to raise his voice while mentioning the name of Allah.

(3582) Ali (r.a.)'dan rivayet olunmuştur; dedi ki: Rasûlullah (s. a) beni Yemen'e hâkim
olarak göndermişti. (Kendisine);

Ey Allah'ın Rasûlu, sen beni gönderiyorsun ama ben daha çok küçüğüm ve nasıl
hüküm vereceğimi bilmiyorum, dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Allah senin kalbini (doğru hüküm verebilme yoluna) eriştirecek, dilini (doğru hüküm
vermede) sabit kılacak. Binaenaleyh (mahkeme olmak üzere) huzuruna iki hasım
geldiği zaman, birincisini dinlediğin gibi diğerini de dinleyinceye kadar hüküm verme.
Bu (vereceğin) hükmün aydınlığa kavuşması için daha uygundur."
(Hz. AH sözlerine devamla: O günden beri hâlâ bu tavsiyesine göre) "hâkimliğe
devam ediyorum." yahutta-: "Bir daha hüküm vermekte tereddüte düşmedim" dedi.

[481

Açıklama

Hattâbi şöyle demiştir:

"Bu hadis-i şerif; hâkimin, hasımlardan birim dinleyip öbürünü dinlemeden hüküm
vermesinin caiz olmadığına delalet etmektedir.

Hadis-i şerifte hâkimin mahkemede hazır bulunan iki hasımdan birini dinlemekle
yetinerek hüküm vermesinin caiz olmadığ: ifade edildiğine göre, hâkimin,
hasımlardan mahkemede bulunmayanı dinlemeden hüküm vermesinin caiz



olmayacağı öncelikle ortaya çıkmış olur. Çünkü orada hazır bulunmayan hasmın
hükmü etkileyecek kuvvetli bir delilinin bulunması mümkündür.
Şüreyh, Ömer b. Abdülaziz, Ebû Hanîfe ve İbn Ebî Leylâ hazretleri bu görüştedirler."
Hanefî ulemasından Aynî'nin açıklamasına göre, bu konuda İmam Ahmed ile îmam
Mâlik ve İmam Şafiî şöyle demişlerdir: "Hasımlardan birinin şehirde olduğu bilinip de
yeri bilinmediği için mahkemeye eelbedilmezse, mahkemeye gelen kişiyi dinlemekle
iktifa edip mahkemeye gelmeyen kişinin gıyabında hüküm vermek caizdir. Fakat yeri
bilindiği ve kendisi ile irtibat kurulamadığı halde mahkemeye gelmeyen kişi hakkında
1491

iki görüş vardır." Bazıları da; "Onun malından maruf veçhile sana ve oğullarına

[501

yetecek kadar al" mealindeki hadisi delil getirerek; gaib sanığın istediği zaman
mahkemeye müracaat edip elindeki belgeleri ibraz etme hakkı saklı kalmak üzere
hâkimin mahkemede hazır bulunanı dinlemekle yetinip hüküm verebileceğini
söylemişlerdir.

Ancak, mahkemeye gelmeyen hasım hakkında hüküm verilmemesi bunun suçlular
tarafından istismar edilmesine ve kişilerin hukukunun ihlâl edilmesine sebep
olacağından, ashabı rey şu beş yerde gaib hakkında hüküm verebileceğini
söylemişlerdir:

1- Sanık ölü ise hâkim onu dinleyemeyeceğinden aleyhine hüküm verebilir.

2- Bir adam birisine bir emanet bıraktıktan sonra emaneti alan kimse bulunamasa,
kendisi mahkemede bulunmadığı halde hâkim bu emanetin sahibine verilmesine
hükmedebilir.

3- Bir kadın kocasından nafaka alabilmek için mahkemeye müracaat etse de kocası
mahkemeye ifade vermeye gelmezse, hakim onu dinlemeden kadına nafaka
bağlanması için karar verebilir.

4- Sanık çocuk ise ve mahkemeye gelmemiş ise hâkim onu dinlemeden gıyabında
hüküm verebilir.

5- Bir kimse şüf a hakkının kendi haberi olmadan satıldığını iddia eder de, davalı şahıs
mahkemeye gelmezse, gıyabında aleyhine hüküm verilebilir.

Bu mevzuda merhum Ömer Nasuhi Bilmen şöyle diyor: "Hanefî fıkıh âlimlerinden
bazılarına göre gaib alehine hüküm vermek sahih değildir. Bu mezhebce meşhur olan

£511

budur."

Her ne kadar metinde Hz. Ali'nin; "Ben nasıl hüküm verileceğini bilmiyorum" dediği
ifade ediliyorsa da aslında Hz. Ali; kitap ve sünneti en iyi şekilde biliyordu. Ancak bu
sözüyle, kitap ve sünnetten hüküm çıkarma hususunda yeteri kadar tecrübe sahibi

[52]

olmadığını ifade etmek istemişti.
7.Hakimin Yanlış Hüküm Vermesi