بَابُ مَا يَقُولُ إِذَا زَارَ الْقُبُورَ أَوْ مَرَّ بِهَا

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا يَقُولُ إِذَا زَارَ الْقُبُورَ أَوْ مَرَّ بِهَا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2869 حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ ، عَنْ مَالِكٍ ، عَنِ الْعَلَاءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ إِلَى الْمَقْبَرَةِ ، فَقَالَ : السَّلَامُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Qur'anic verse goes: (It is prescribed when death approaches any of you), if he leaves any goods, that he may bequest to parents and next to kin. The bequest was made in this way until the verse of inheritance repealed it.

(3237) Ebû Hureyre'den (rivayet olunduğuna göre), Rasûlullah (s.a) (bir gün)
mezarlığa gitmiş (oraya varınca):

f6561

"Selâm size ey mü'minler diyarı, iiışaallalı biz de size katılacağız" demiş.
Açıklama

Bu hadis-i şeriften, ölülere selâmın aynen dirilere verildiği gibi, "Es-selâmü aleyküm"
şeklinde verileceği anlaşılmaktadır. Aslında her hayırlı dua bu şekilde yapılır. Yani
önce dua kelimesi zikredilir, sonra kendisine dua edilen kimsenin ismi veya o ismin
yerini tutan kelime zikredilir. Nitekim şu âyet-i kerimelerde de böyle olmuştur:

[6521

1. "Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun, ey ev halkı."

f6581

2. "İlyas'a selâm olsun."

Selâm da hayırlı bir dua olduğundan bu şekilde verilmesi icab eder. Fakat beddualar
bunun aksinedir. Önce üzerine beddua yapılan şahsın ismi veya bu ismin yerini tutan
kelime zikredilir, sonra beddua için kullanılan kelime zikredilir: "Ta ceza gününe



1659]

kadar lanetim üzerindedir." âyet-i kerimesinde olduğu gibi. Bu hususta selâm
verilen kimsenin ölü olmasıyla diri olması arasında bir fark yoktur. İleride edeb
bölümünde gelecek olan "Aleykesselâm diye selâm verme, çünkü bu ölülerin
selâmıdır" mealindeki 4084 numaralı hadis bu gerçeğe aykırı değildir. Çünkü bu
hadiste ifade edilmek istenen şudur: "Aleykesselâm" kelimesi ölülerin kendi
aralarındaki selâmlarıdır. Esselâmü aleyküm kelimesi ise böyle değildir. Diriler;
ölülere de dirilere de selâm verirken bu kelimeyi kullanırlar.

Metinde geçen cümlesinin aslı, dîr. Fakat "ehl" kelimesi hazf edilmiştir. 'Dâr' kelimesi
ev, yurt, ülke gibi manâlara gelir, Arap dilinde meskun evlere dâr denildiği gibi,
harebelere de dar denilir. Hattâbî'nin de ifade ettiği gibi hadis-i şerif, mezarlığa da
"dâr" denilebileceğini ifade etmektedir.

Menhel yazarına göre, diriler evlerde toplandığı gibi, ölüler de mezarlarda
toplandığından, burada evlere benzetilerek mezara "dar = ev" denilmiştir.

[6601

"Her canlı ölümü tadacaktır." ilâhî hükmünce, her canlının ölüp kendinden önce
Ölenlere katılacağı halde hadis-i şerifte, "İnşaallah biz de size katılacağız." gibi,
Allah'ın Ölümü dilememesi ihtimali de varmış da, dilememesi halinde ölüm
olmayacakmış gibi bir ifade kullanılması; ölümün vuku bulmasının şüpheli olduğunu
anlatmak değil, sadece Allah ismini anarak bir berekete nail olmak içindir. "Allah
dilerse güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş ederek ve (kiminiz saçlarınızı)

[661]

kısaltarak korkmadan Mescid-i Haranı'a gireceksiniz.," âyet-ı kerimesinde

olduğu gibi.

"İnşaallah" kelimesi burada cümleyi "Allah" lafzıyla süslemek için kullanılmış da
olabilir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerim' inde: "Hiçbir şey için bunu yarın

f6621

yapacağım deme. Ancak Allah dilerse (yapacağım) de..." buyurarak her yapacağı
iş için "inşaallah" tabirini kullanmasını emretmiştir.

Ayrıca bu kelime, imanla ölmek kesin olmadığına işaret için kullanılmış da olabilir.
Hattâbî'ye göre; Rasül-ü Ekrem'in mezarlığı ziyareti sırasında yanında bazı münafıklar
da bulunuyordu. Onların iman edip mü'min olarak ölmeleri ve müslüman kabristanına
gömülmeleri son derece şüpheli idi. Rasûlü Zişan Efendimiz "inşaallah" kelimesiyle
onların bu şüpheli durumuna işaret etmek istemiş de olabilir.

Bu hadis-i şerif, mezarlığı ziyaret eden bir kimsenin ziyaret esnasında, "esselâmü
aleyküm dara kavmin mli'minîn ve inşaallahü biküm lâhikûıı" demesinin meşru
olduğunu ifade eder.

Kabir ziyareti esnasında bu cümleyi okumanın meşruluğuna delâlet eden daha pek çok
hadis-i şerif vardır. Bunlardan bazılarının meali şöyledir:

1. "Rasûlullah (s. a) kabristana çıktığımız vakit ne söyleyeceğimizi bize öğretirdi.
İçimizden birimiz: Selâm size ey bu diyarın mü'min ve müslim olan halkı! Bizler de

[6631

inşaallah size katılacağız, derdi."

2. "Ey bu kabirlerin sakinleri, Allah'ın selâmı üzerinize olsun. Allah bizi de sizi de afv

[6641

etsin. Siz, bizim selefimizsiniz; biz de yoldayız."

3. "Selâm size ey mü'minler diyarı. Size yarın verileceği va'd olunan şey verilmiştir.



Sizler bekletilmezsiniz. İnşaallah biz de size katılacağız. Allah'ım, Baki Ğarkafda

f6651

yatanlara mağfiret buyur."

4. "Hz. Aişe (bize): Size Peygamber (s.a)'den ve kendimden bir şeyler söyleyeyim mi?
dedi. Biz de, hay hay dedik. Bunun üzerine bize şunları söyledi;

Yanımda bulunduğu bir gece, Rasûlullah (s. a) (elbisesini) değişti, cüb-besini yere
koydu. Kaftanının bir tarafını döşeğinin üzerine yayarak uzandı. Çok geçmeden benim
uyuduğumu zannederek yavaşça cübbesini aldı, ayakkabılarını giydi ve kapıyı açarak
çıktı. Sonra yavaşça kapıyı kapadı. Ben, hemen entarimi başıma geçirdim, baş bezimi
sarındım, çarşafıma burundum sonra onun peşinden yola düştüm. Baki'a varınca
durdu, hem de epeyi durdu.

Sonra üç defa ellerini kaldırdı, sonra geri döndü. Ben de döndüm. O süratle yürüdü
ben de süratle yürüdüm, o eşkin gitti, ben de eşkin gittim, o koştu ben de koştum.
Neticede onu geçerek eve girdim. Ben yatar yatmaz o da girdi ve:
"Sana ne oluyor ya Aişe? Heyecanlanmışsın..." buyurdu. Ben:
Bir şey yok, dedim. Rasûlullah (s. a):

"Ya söylersin, yahut latîfül-habîr olan Allah bana mutlaka haber verir" dedi. Ben:

Ya Rasûlallah, anam babam sana feda olsun, dedim ve olanları kendisine haber

verdim,

"Ya! Önümde gördüğüm karaltı sen miydin?" dedi.

Evet, cevabını verdim. Bunun üzerine beni göğsümden öyle bir itti ki, canımı yaktı.
Sonra şunları söyledi:

"Allah ve Rasûlü sana zulüm mü edecekler sandın? İnsanlar neyi gizlerse gizlesin,
Allah onu bilir. (Rasûlullah sözüne devamla):

Senin gördüğün zaman bana Cibril geldi de nida etti. Ama nidasını senden gizledi.
Ben kendisine cevap verdim. Fakat ben de cevabımı senden gizledim. Sen soyunmuş
bir vaziyette iken yanma girecek değildi ya. Ben senin uyuduğunu zannettim de,
uyandırmak istemedim. Korkacağından şüphe ettim. Cibril şunları söyledi:
Rabbin, Baki'de yatanların yanma giderek onlar için istiğfarda bulunmanı sana
emrediyor. Ben:

Onlara ne diyeyim ya Rasûluliah? dedim. Peygamber (s.a):

"Selâm, mii'min ve müsliimanlardan bu diyarda yatanlara. Allah bizim geçmişlerimize
de geleceklerimize de rahmet eylesin. Bizler de inşaallah sizlere katılacağız, de
f6661

buyurdular,"

5. Aişe (r.a)'dan, şöyle demiştir:

Ben bir defa onu yani Peygamber (s.a)'i evde bulamadım da (aradım). Baktım ki Baki
mezarhğmdadır. Şöyle buyurdu:

"Selâm sizlere ey mü'min bir kavmin kabristan (halk)i, siz bizim için öncülersiniz ve
biz muhakkak size iltihak edeceğiz. Allah'ım, bizi onların sevabından mahrum etme ve

[6671

bizi onlardan sonra hak yoldan saptırma."

Meşru bir kabir ziyaretini İmam Nevevî şöyle tarif ediyor: ' 'Kabir ziyaretçisi; alçak
gönüllü, Allah'ın azametini düşünücü, kendisinden önce ölenlerden ibret alıcı olarak
ve Allah rızası için .nezarhğa gitmelidir. Kabrin yanma vardığı zaman sırtını kıbleye
verip yüzünü kabre döndürerek selâm verir ve dua eder. Hadislerde varid olan selâm
ve dua şeklini tercih etmelidir. Peygamber (s.a) Baki'a gittiği zaman yaptığı gibi, bir



özrü varsa oturmakta beis yoktur. Kabrin çevresinde tavaf etmek, kabir sahibinden

dilekte bulunmak sakıncalıdır."

Kabrin başında Kur' ân okumaya gelince:

1. Ebû Hanîfe, bu konuda sahih bir hadis bulunmadığı gerekçesiyle mekruh görmüşse
de Hanefi mezhebinin tercih edilen kavline göre Kur'ân okumak müstehabtır. Çünkü
bu konuda eserler vardır. Ziyaretçi bilhassa Yasin sûresini okumalıdır. Hanefilerin
Dürrü'l-Muhtar adlı fıkıh kitabında; kabir ziyaretinde Yasin sûresi okunur, denilmiştir.
İbn Abidin de bu sözle ilgili olarak: Çünkü, "Kabristana girip Yasin sûresini okuyan
olursa, Allah o gün için azabtaki ölülerin azabını hafifletir ve okuyucu için ölü
sayısınca hasenat olur." mealindeki hadis varid olmuştur, der.

el-Lübâb şerhinde: Ziyaretçi; Fatiha, Bakara'nm ilk sahifesini, Âyetü'I-Kürsî'yi,
Amene'r-Resûlu, Yasin, Mülk, Tekâsür sûrelerini ve oniki, onbir, yedi veya üç defa
İhlâs sûresini okur; sonra, Allah'ım şu okuduğumun sevabını falana veya şunlara
ulaştır diye dua eder, denilmiştir.

2. Şâfıîlere göre; ziyaretçinin Kur'ân okuması müstehabtır. Nevevî, el-Mecmu'da:
Ziyaretçinin kabristana selâm vermesi ziyaret ettiği Ölüye ve bütün kabristandakilere
dua etmesi, Kur'ân okuması ve sonra ölülere dua etmesi müstehabtır. Şafiî'nin bu
hususta nassı vardır. Arkadaşları da müttefı-kan te'yid etmişlerdir, demektedir.

3. Hanbelîlere göre, Kur'ân okunmalıdır. el-Mtığnî'de şöyle denilir: İmam Ahmed'den
rivayet edildiğine göre: "Kabristana girdiğin zaman üç defa Ayetü'l-Kürsî ve İhlâs
sûresini oku. Sonra de ki: Allah'ım, bunun sevabı şu kabristan ehlinedir." demiştir.
Ölülere; dua, istiğfar, sadaka ve hac gibi hayratın sevabının bağışlanmasında bir ihtilâf
bilemiyoruz. Ahmed; ölüye hayrın her çeşidi ulaşır. Çünkü bu hususta varid olan
nasslar vardır, demiştir.

4. Mâlikîlere göre, kabir üzerine Kur'ân okumak mekruhtur. Çünkü selefin böyle bir
tatbikatı yoktur. Selefin yaptığı şey, sadaka ve duadır. Mâli-kîlerin bazılarına göre,
Kur'ân okuyup sevabını ölüye bağışlamakta beis yoktur. İnşaallah ölüye sevab hasıl

f6681

olur.

78-80. İhramlı İken Ölen Bir Kimseye Nasıl Bir İşlem Yapılır?