بَابٌ فِي الثَّنَاءِ عَلَى الْمَيِّتِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي الثَّنَاءِ عَلَى الْمَيِّتِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2865 حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَامِرٍ ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، قَالَ : مَرُّوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِجَنَازَةٍ فَأَثْنَوْا عَلَيْهَا خَيْرًا ، فَقَالَ : وَجَبَتْ ثُمَّ مَرُّوا بِأُخْرَى فَأَثْنَوْا عَلَيْهَا شَرًّا ، فَقَالَ : وَجَبَتْ ثُمَّ قَالَ : إِنَّ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ شُهَدَاءُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A man asked the Messenger of Allah (ﷺ): Messenger of Allah, which sadaqah (charity) is the best ? He replied: (The best sadaqah is) that you give something as sadaqah (charity) when you are healthy, greedy, expect survival and fear poverty, and not that you postpone it until your death. and then you say: For so-and-so is such-and-such, and for so-and-so is such-and-such, while it was already for so-and-so.

(3233) Ebû Hureyre'den demiştir ki;

(Halk) Rasûlullah (s.a)'in yanından bir cenaze geçirdiler (o sırada, orada bulunan bazı
kimseler) ölüyü hayırla andılar. Bunun üzerine (Rasûl-ü Ekrem Efendimiz):
"Vacib oldu" buyurdu. (Bir süre) sonra (halk Rasûl-ü Zişan Efendimizin yanından)
başka (bir cenaze daha) geçirdiler. (O sırada orada bulunan bazı kimseler) de bu ölüyü
şerle andılar. Bunun üzerine (Peygamber Efendimiz yine):

[618]

"Vacib oldu" dedi. Sonra "Siz(ler) birbirinize şahitlersiniz" buyurdu.
Açıklama

Bu hadis-i şerif Hakim'in Müstedrek'inde şu manâya gelen lafızlarla rivayet edilmiştir:
"Enes'den rivayet edilmiştir: Dedi ki: Ben (bir gün) Peygamber (s.a)'in yanında
oturuyordum. Oradan bir cenaze geçti. "Bu cenaze kimindir?" diye sordu. "Falan
kabileden falancanın cenazesidir. Allah'ı ve Rasûlünü (çok) severdi. Allah'a taat
yolunda çaba sarfederdi" dediler. (Onun cennete girmesi ve Allah'ın mağfiretine
erişmesi) "kesinleşti" buyurdu. (Sonra) yanından bir cenaze daha geçti. Rasûlullah
(s. a) "Bu cenaze kimindir?" diye sordu, (oradakiler) "Falan kabileden falancanın
cenazesidir. Allah'a ve Rasû-lüne (devamlı) buğz eder ve bu yolda çaba sarfederdi"
cevabını verdiler. Rasûlullah (s. a) de: (Cehenneme girmesi) "kesinleşti" buyurdu.
Ashab-ı Kiram "Ey Allah'ın Rasûlü cenaze ve ona yapılan sena hakkında ne
buyurursun? Birinci cenaze hayırla, ikincisi de şerle anıldı. Sen ikisi hakkında da
"kesinleşti" buyurdun, dediler. Rasûlullah (s. a) de:

"Evet ya Eba Bekir! Gerçekten Allah'ın birtakım melekleri vardır ki bunlar
Ademoğullarmm dilinde onda bulunan hayır ve şer (le) ri söylerler." buyurdu.
Metinde geçen "vecebe" kelimesi "sübut buldu, kesinlik kazandı" manâlarında
kullanılmıştır. Yoksa "farz oldu" manâsında kullanılmış değildir. Çünkü herhangi bir
kulu cennete veya cehenneme sokmayı Allah üzerine farz kılacak hiçbir kuvvet
yoktur. Aslında yüce Allah kullarını cennete veya cehenneme sokmaya mecbur
değildir. İstediğini adaletle cehenneme koyar, istediğini de lütfuyla cennete koyar. Bu
sebeple biz bu kelimeyi "kesinleşti" şeklinde tercüme ettik.

Hakim'in bu rivayetinde ashab-ı kiramın sözü geçen ölüler hakkında hayır ve şer
olarak sarf ettikleri sözler açıklanmıştır. Burada-, Rasûlullah (s. a), "Ölülerinizin

16191

iyiliklerini anınız, kötülüklerini anmayınız." "Bir arkadaşınız vefat ettiği zaman



T6201

onu (kendi haline) bırakınız, onun üzerine düşmeyiniz." buyurduğu fialde, nasıl
olmuş dayanmdan geçmekte olan bir cenazenin kötülüklerinin sayılmasına izin vermiş
diye bir soru akla gelebilir. Buna şöyle cevap verilmiştir:

Hz. Peygamberin kötülüklerinin zikredilmesini yasakladığı ölüler, kâfir, münafık,
günahları açıktan işleyen ve bi'dat ehli olmayan ölülerdir.

Bu özellikleri taşıyan ölülerin kötülüklerini zikretmekte bir sakınca yoktur. Çünkü bu
ölülerin kötülükleri arkalarından anılınca müslümanlar bundan ibret alır ve kendilerini
onların kötü akıbetinden korumak imkânı bulurlar. Nitekim "Ölülerinize
[62U

sövmeyiniz." mealindeki hadis-i şerifte geçen kelimesinin başında bulunan ve
ahd için olan "el" takısı, kötülüklerinin sayılması yasaklanan .ölülerin her ölü olmayıp,
belli ölüler olduğunu ortaya koyduğu gibi tercümesini sunduğumuz Tirmizî hadisinde
geçen "ölüleriniz", terkibindeki "mevta-ölüler" kelimesinin "kum = siz" kelimesine
izafe edilişi de bu ölülerin müslümanlarm ölüleri olduğunu ortaya koyar. Ayrıca
mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifin yukarıda tercümesini sunduğumuz hadis-i
şeriflerle tahsis edilmiş olduğu da söylenebilir. Cumhur ulemaya göre, bir fasıkm
ölmeden önce tevbe etmiş olması ihtimali mevcut olduğundan fasık bile olsa hiçbir
müslümanm ölümünden sonra kötülüklerini zikretmek caiz değildir.
Hz. Peygamberin, kötülüklerinin sayılmasına engel olmadığı cenaze yukarıda
tercümesini sunduğumuz Hakim'in rivayetinde açıklandığı üzere mü'min değil
münafık idi.

Metinde geçen "siz(ler) birbirinize şahitlersiniz" cümlesi Buhârî'nin Sa-hih'inde
"Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahitlersiniz." manâsına gelen lafızlarla rivayet
olunmuştur. Bu cümle "Allah'ın mü'minlerin birbirleri hakkında yapacakları şahitliği
kabul edeceği" manâsına gelir. Ancak Allah'ın yeryüzünde şahidi olan kimselerin tüm
müslümanlar olmayıp sadece sahabiler olması ihtimali de vardır. Çünkü, sahabe-i
kiramın hepsi adaletli idi, her zaman doğruyu söylerler ve hikmetle konuşurlardı. Bu
bakımdan Allah'ın yeryüzünde şahidi olmaya en layık kimseler bunlardır. Onların
yolunda gidip onların sıfatını taşıyan takva sahibi müslümanlarm da aynen onlar gibi
Allah'ın yeryüzündeki şahidleri olduklarında şüphe yoktur. İslâm ulemasının bu
mevzuda itimad ettikleri görüş şudur: Allah'ın yeryüzünde şahidleri olan kimseler
müslümanlardan ehl-i fazl, ehl-i salah ve ehl-i emanet olan kimselerdir.
Müslümanların fasıklanna gelince, bunların dünyada fasıkları öğüp, salihleri
yerdikleri bilinen bir gerçek olduğundan, Allah'ın yeryüzündeki şahitleri olmaları
düşünülemez. Çünkü "Böyle sizi orta (ifrat ve tefrite düşmeyen herşeyde mutedil olan,
hak ve adaletten ayrılmayan) bir ümmet yaptık ki insanlara şahit olasınız, Peygamber

\622]

de size şahit olsun..." mealindeki âyet-i kerimede bu ümmet için şahitlik vasfı
olarak hak, adalet, ifrat ve tefritten uzak olma anlamlarına gelen 'Vasat = orta" özelliği
zikredilmiştir.

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şeriften Hz. Peygamberin bu ümmeti tezkiye ettiği,
onların şahitliklerinin lehinde veya aleyhinde şahitlik yaptıkları kimseler için geçerli
ve makbul olduğu anlaşılmaktadır. Rasûl-ü Ekrem Efendimizin yanından geçmekte
olan bir cenazenin kötülüklerini sayan sahabileri "vecabet A kesinleşti" sözüyle tasdik
ettiği gibi diğer bir cenazenin iyiliklerini zikreden sahabileri de yine "vecebet =
kesinleşti" sözüyle tasdik etmesi de bunu ifade eder. Nitekim Rasûlullah (s.a):



"Herhangi bir müslüman ölür de dört kişi onun hakkında hayırla şahitlik ederse, Allah
onu cennete sokar." buyurdu. Biz de:

"Ey Allah'ın Rasûlü, üç kişi şahidlik ederse yine böyle midir?" diye sorduk. Rasûl-ü
Ekrem:

Üç kişi şahitlik ederse yine böyledir," buyurdu. Sonra iki kişi şahitlik ederse de böyle
midir? diye sorduk:

"İki kişi şahitlik ederse de böyledir" buyurdu. Bundan sonra biz, kendisinden bir

[623]

şahidin durumunu sormadık." mealindeki hadis-i şerif de bu gerçeği teyid
etmektedir.

Mirkat yazarının rivayet ettiği bir hadis-i şerif şu mealdedir: "Halk bir cenazenin
iyiliklerini dile getirdiler de o sırada Cebrail aleyhisselam gelip: Ey Muhammedi Ölen
bu arkadaşın halkın dedikleri gibi (iyi bir insan) değildi. Onun açıktan işlediği iyi
amelleri olduğu gibi gizlice işlediği kötü amelleri de vardı. Fakat Allah bu
arkadaşlarını bağışlayarak onları tasdik etti."

Mirkat yazarı bu hadis-i şerifi naklettikten sonra şu görüşlere yer veriyor: "Yüce Allah
insanlarla ilgili gerçekleri insanların diliyle açıklar bu- cenaze hakkında sadece
kendisinin bildiği bazı sırları da bu şekilde kullara söyletir. Binaenaleyh bu hadis-i
şerifte aslında cehennemlik olan bir kimsenin kulların lehindeki şehadetlerinden
dolayı, cennetlik olacağı cennetlik olan bir kimsenin de kulların aleyhinde şahitlik
etmelerinden dolayı cehennemlik olacağı ifade edilmek istenmiyor. Sadece kulların
cenaze hakkındaki lehte veya aleyhteki şahitliklerinin genellikle o kişinin
ahiretteki haline tercüman olduğu ve ona muvafık düştüğü ifade edilmek isteniyor.
Aslında halk genellikle sağlığında iyiliğim gördükleri kişilerin lehinde, kötülüğünü
gördükleri kişilerin de aleyhinde şahitlik ettikleri için onların bir cenaze hakkındaki

'16241
şahitlikleri genellikle gerçeğin ifadesinden başka bir şey değildir."
İmam Nevevî de bu mevzuda şöyle diyor: "Alimlerden bazıları, müslümanlarm
lehinde şahitlik ettiği bir cenazenin cennetlik olması hükmü bütün müslüman
cenazeleri için geçerlidir. Yüce Allah insanlara yahut insanların ekserisine ölen bir
kimsenin lehinde şehadet etmeyi ilham etmişse bu onun cennetlik olduğuna delildir.
Bu hususta onun amellerinin şöyle veya böyle olması arasında bir fark yoktur.
Amelleri cennetlik olmasını gerektirmese bile bu böyledir. Çünkü Allah fiillerinden
dolayı onu cezalandırmaya mecbur değildir. Binaenaleyh Allah halka bir cenaze
hakkında medhü senada bulunmayı ilham etti mi? Biz o kulun günahlarının
bağışlanacağım anlarız."

Hafız İbn Hacer, Fethu'l-Bari isimli eserinde İmam Ahmed'in Hz. Enes'-ten rivayet
ettiği "Müslüman bir kul Ölür de yakın komşularından dört kişi onun lehinde şahitlik
ederse Allahü Teâlâ onlara hitaben -Ben sizin (bu kulum hakkındaki) şahitliğinizi
kabul ettim. Onun bilmediğiniz günahlarım da bağışladım" mealindeki merfu hadisi,
ölünün lehine yapılan şahitliklerin kabul edileceğine dair bir delil olarak zikrettikten
sonra şöyle diyor: "Ölünün aleyhine yapılan şahitliklere gelince; bunlar, Allafi katında
her ölü için geçerli değildir. Sadece kötülükleri iyiliklerinden daha çok olan kimseler

^ [6251
için geçerlidir."



Bazı Hükümler



1. Ölünün ardından iyiliklerini veya kötülüklerini zikretmek caizdir.

2. Salih kulların lehinde şahitlik yaptığı ölüler cennetliktir. Ancak bu kişinin lehinde
yapılan şahitlikle cennetlik olabilmesi için şahitlik yapan kimselerin onun sağlığmdaki
amellerinin zahirine göre şahitlik etmeleri gerekir. Günümüzde halkın cenaze lehine
şahitlik etmelerini sağlamak amacıyla cenaze namazı kılındıktan sonra "Bu kişiyi nasıl
tanırsınız?" diye sorulması ve orada bulunan kimselerin de onun lehinde şahitlik
etmeleri meselesine gelince, eğer orada bulunan kişilerin bu şahitlikleri ölünün gerçek
haline uygun değilse bu şahitlik halkı yalancı şahitliğe sürükleyen bid'attan başka bir
şey değildir. Böyle bir şahitliği fasıklardan başkası yapmaz.

3. Salihlerin kendi bilgi ve kanaatlerine uygun olarak bir ölünün aleyhinde şahitlik

\626^

etmeleri o kimsenin cehennem azabına müstehak olduğuna delildir.

75-77. Kabir Ziyareti