بَابٌ فِي تَحْوِيلِ الْمَيِّتِ مِنْ مَوْضِعِهِ لِلْأَمْرِ يَحْدُثُ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي تَحْوِيلِ الْمَيِّتِ مِنْ مَوْضِعِهِ لِلْأَمْرِ يَحْدُثُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2864 حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ أَبِي مَسْلَمَةَ ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ ، عَنْ جَابِرٍ ، قَالَ : دُفِنَ مَعَ أَبِي رَجُلٌ ، فَكَانَ فِي نَفْسِي مِنْ ذَلِكَ حَاجَةٌ ، فَأَخْرَجْتُهُ بَعْدَ سِتَّةِ أَشْهُرٍ ، فَمَا أَنْكَرْتُ مِنْهُ شَيْئًا ، إِلَّا شُعَيْرَاتٍ كُنَّ فِي لِحْيَتِهِ مِمَّا يَلِي الْأَرْضَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On the authority of his father (Sa'd b. Abi Waqqas): When he (Sa'd) fell ill at Mecca (according to the version of Ibn Abi Kkalaf) - then the agreed version has: which brought him near to death - the Messenger of Allah (ﷺ) went to visit him. He said: Messenger of Allah, I have a large amount of property, and my daughter is my only heir. May I give two-thirds (of my property) as a sadaqah (charity)? He said: No. He asked: Then a half ? He replied: No. He asked: Then one-third ? He replied: (You may will away) a third and third is a lot. To leave your heirs rich is better than to leave them poor begging from people. You will not spend anything, seeking thereby to please Allah, without being rewarded for it, even the mouthful you give your wife. I said: Messenger of Allah, shall I be left behind form immigration (to Medina)? He said: If you remain behind after me and do good works seeking the pleasure of Allah, your rank will be raised and degree increased. Perhaps you will not remain behind, and some people will benefit from you and others will be harmed by you. He then said: O Allah, complete the immigration of my Companions and do not turn them back. But miserable was Sa'd b. Khawlah. The Messenger of Allah (ﷺ) lamented on him as he died at Mecca.

(3232) Cabir (r.a)'den, demiştir ki:

(Uhud savaşında şehid düşen) bir adam (yine orada şehid düşen) babamla birlikte (bir
kabre) defnedilmişti. Bu yüzden içimde bir rahatsızlık hasıl oldu. Bunun üzerine o
kimseyi (kabre konduğu günden) altı ay sonra (kabirden) çıkardım. Sakalından yere
gelen çok az sayıdaki kılların dışında onun cesedinden bozulmuş hiçbir şey görmedim.
1614]

Açıklama

Hz. Cabir'in babasıyla birlikte bir kabre defnedilen zat, Amr b. el-Cümuh b. Zeyd b.
Haram el-Ensarfdir. Çünkü bu zat, Hz. Cabir'in babası Abdullah b. Amr'm samimi
arkadaşı idi. Bu sebeple Hz. Peygamber, Uhud savaşında şehid düşen bu iki arkadaşın
bir kabre konulmalarını emretmiş ve bu emir üzerine de ikisi bir kabre defn
edilmişlerdi. Buhârî ile Nesâî'nin rivayetlerinde ifade edildiği üzere, Hz. Cabir za-
manla babasının bir kabre yalnız başına konulmayıp başka bir adamla beraber
defnedilmesinden rahatsızlık duymaya başlamış ve defnden altı ay sonra babasını o
kabirden çıkararak müstakil bir kabre nakletmiştir. İbn İshak'm el-Meğazi İsimli
eserinde Hz. Cabir'in babasının sözü geçen şehidle birlikte bir kabre konmasının Hz.
Peygamberin emriyle olduğundan bahsedilirken Hz. Cabir'in babası Abdullah'ı o
kabirden çıkarıp başka pir kabre taşımasını, Hz. Peygamberin emrine aykırı bir
hareket olarak değerlendirmek doğru olamaz. Çünkü Hz. Peygamber, Uhut şehidlerini
ikişer, üçer kişilik gruplar halinde defnederken, bunu isteyerek yapmamış, zaruretlerin
zorlamasıyla yapmıştır. O gün gömülmesi gereken şehid sayısı hayli kabarık olmasına
rağmen onları defnetmek için hazırlanmış kabir olmadığı gibi, sarmak için yeterli
kefen de yoktu. Bu sebeple onları ikişer, üçer kişilik gruplar halinde defnetmek
mecburiyeti hasıl oldu. Ancak zamanla şartlar değişti, bu zaruret ortadan kalktı, her
şehidi müstakil bir kabre koyma imkanı doğdu, dolayısıyla gruplar halinde defnedilen
şehitleri eski kabirlerinde tutmayı gerekli kılan hiç bir şey kalmadı. Eğer Hz.
Peygamber Uhut şehitlerini isteyerek bu şekilde gruplar halinde defnetmiş olsaydı o
zaman Hz. Cabir'in babasını eski kabrinden yeni bir kabre nakletmesi Hz.
Peygamberin emrine muhalefet sayılırdı. Fakat burada böyle bir durum yoktur.
Hz. Cabir'in ilk kabrine defnedilmesiyle ikinci kabrine defnedilmesi arasından altı ay
geçtiğini ifade eden ve mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifle, iki defin arasında

[6151 '

geçen sürenin 46 sene olduğunu ifade eden hadis arasında zahiren bir çelişki
görülüyorsa da aslında bunun önemi yoktur. Çünkü Muvatta'daki bu hadis
mevzumuzu teşkil eden hadis kadar sağlam olmadığından mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerif karşısında dikkate alınacak bir ehemmiyeti haiz değildir. Çünkü söz
konusu kabir nakledilme hadisesinin, Muvatta hadisinin ravisi Abdurrahman'm
kulağına erişmesi, hadiseden ne kadar zaman sonra olduğu meçhuldür. Bir hadiseyi
yıllarca sonra duyup da rivayet eden bir kimsenin rivâyetiyle bizzat hadisenin içinde

" £6161

yaşayan kimsenin rivayetinin bir tutulamayacağı muhakkaktır.



Bazı Hükümler



1. Çocukların babalarına hayatlarında ve vefatlanndan sonra ıyıhk etmeleri tavsiye
edilmiştir.

2. Toprak şehidlerin cesedini yemez.

3. Zaruret halinde birden fazla cenazeyi bir kabre defnetmek caizdir.

4. İhtiyaç duyulduğu zaman bir cesedi eski kabrinden çıkarıp yeni bir kabre defnetmek

[617]

de bir sakınca yoktur.

74-76. Ölünün İyiliklerini Anmanın Hükmü