بَابُ هَلْ يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ ؟

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ هَلْ يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ ؟

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2567 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ حُسَيْنٍ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ عُثْمَانَ ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : لَا يَرِثُ الْمُسْلِمُ الْكَافِرَ ، وَلَا الْكَافِرُ الْمُسْلِمَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Abu Hurairah reported the Prophet(ﷺ) as saying “Do not treat the backs of your beasts as pulpits, for Allaah has made them subject to you only to convey you to a town which you cannot reach without difficulty and He has appointed the earth (a floor to work) for you, so conduct your business on it.

(2909) Üsame b. Zeyd'den demiştir ki:

Peygamber (s. a.): "Müslüman kafire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz"
[88]

buyurmuştur.
Açıklama

El-Müberred'in beyanına göre, 'irs ve miras': Asıl itibariyle akibet demektir. Bunun
manâsı bir kimseden diğerine intikaldir. Kâfirin müslümana mirasçı olamayacağı
hususunda bütün İslâm uleması ittifak halindedir. Nevevî diyor ki: Sahabe tabiin ve
onlardan sonra gelen ulamanın cumhuruna göre; müslüman da kâfire mirasçı olamaz.
Bir grupta müslümanı kâfire mirasçı yapmaya kail olmuşlardır. Bu Muaz b. Cebel
Muaviye (r.a.) ile Said b. el Müseyyeb, Mesruk ve başkalarının mezhebidir. Aynı
kavil Ebu'd-Derdâ, Şa'bi, Zührî ve İbrahim en-Nehaî'den de -aralarında ihtilâf olmak
üzere- rivayet olunmuşsa da doğrusu bu zatların kavilleri de cumhurun kavli gibidir.

£891 I90J
Muhalifler İslam yücedir. Onun üstüne geçilmez" hadisiyle istidlal
etmişlerdir.

Cumhurun delili; sadedinde bulunduğumuz sahih ve sarih hadistir. İs-lamm yüceliği
ile ilgili Suyutî hadisinde onlara hüccet yoktur. Zira ondan murad İslamm başka
dinlere olan üstünlüğüdür. Onda mirastan söz yoktur. Şu halde onunla amel ederek
"müslüman kâfire mirasçı olamaz..." hadisinin nassı nasıl terk edilebilir? Herhalde o
gurup bu hadisi duymamış olacak!... Mürted yani müslümanlığı bırakıp başka bir dine
dönen kimse bilicma müslümana mirasçı olamaz. İmam Şafiî, Malik, Rabia, Ibn Ebî
Leyla ve başkalarına göre müslüman da mûrted de mirasçı olamaz. Mürtedin malı
müs-]umanlar arasında ganimet olur.

Ebû Hanîfe ile Küfe uleması ve tshak, müslüman olan veresesinin mür-tedie mirasçı
olacaklarına kaildir. Bu görüş Hz. Ali ile İbn Mesud (r.a)' den ve seleften bir
cemaatten de rivayet olunmuştur. Lakin Sevrî ile Ebû Hanife Mürtedin riddet halinde
kazandığı şeyler müslümanlarm malıdır demişlerdir.



Kâfirlerin birbirlerine mirasçı olanlarına gelince:

İmam Azam, İmam Şafiî ve diğer bir takım ulema, yahudinin hrıstiya-na hrıstiyanm
yahudiye, bunların mecusiye ve mecusinin bu iki millete mirasçı olabileceğine
kaildirler. İmam Malik bunu caiz görmemiştir. İmam Şafiî "Lâkin harbî zimmiye,
zimmî harbiye mirasçı olamaz" demiş. Ayrı ayrı memleketlerde bulunan iki harbî dahi

[91]

birbirlerine mirasçı olamazlar. Hanefılerin kavli de budur.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2568 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ ، عَنِ الزُّهْرِيِّ ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ حُسَيْنٍ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ عُثْمَانَ ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ ، قَالَ : قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَيْنَ تَنْزِلُ غَدًا فِي حِجَّتِهِ ؟ قَالَ : وَهَلْ تَرَكَ لَنَا عَقِيلٌ مَنْزِلًا ؟ ثُمَّ قَالَ : نَحْنُ نَازِلُونَ بِخَيْفِ بَنِي كِنَانَةَ ، حَيْثُ تَقَاسَمَتْ قُرَيْشٌ عَلَى الْكُفْرِ - يَعْنِي الْمُحَصَّبِ - وَذَاكَ أَنَّ بَنِي كِنَانَةَ حَالَفَتْ قُرَيْشًا عَلَى بَنِي هَاشِمٍ : أَنْ لَا يُنَاكِحُوهُمْ ، وَلَا يُبَايِعُوهُمْ ، وَلَا يُؤْوُوهُمْ ، قَالَ الزُّهْرِيُّ : وَالْخَيْفُ الْوَادِي

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Abu Hurairah reported the Apostle of Allaah(ﷺ) as saying “There are Camels which belong to devils and there are houses which belong to devils. As for the Camels of the devils, I have seen them. One of you goes out with his side Camels which he has fattened neither riding any of them nor giving a lift to a tired brother when he meets. As regard the houses of the devils, I have not seen them. The narrator Sa’id says “I think they are those cages (Camel litters) which conceal people with brocade.”

(2910) Üsame b. Zeyd'den demiştir ki: Ben (Hz. Peygambere veda) haccı sırasında
(Mina'dan Mekke'ye gelirken):

"Ey Allah'ın Rasûlü yarın nerede konaklayacaksın? Diye sordum da: (amcam oğlu)
"Akil bize (konaklayacağımız) bir yer mi bıraktı ki?"cevabmı verdi. Sonra Muhassab
(denilen yer)i kasdederek: (Yarın) - "Beni Kinâne hayfmda, Kureyş'in küfür üzerinde
(kalmak üzere) anlaştığı yere ineceğiz" buyurdu.

Bu (anlaşma) Kinâne oğullarının Hâşimoğulları ile evlenmemek, onları aralarında
barındırmamak ve onlarla alış-veriş yapmamak üzere Kureyşle yaptığı anlaşmadır.
(Bu hadisin râvilerinden) Zührî dedi ki (Beni Kinâne) Hayf (mdan maksat) Muhassab
[92]

denilen vadidir.
Açıklama

Muhassab; Mekke ile Mina arasındaki vadinin iki dağ arasında kalan kısmına verilen
bir isimdir. Taşlı ve çakıllı olduğu için bu ismi almıştır. Burası Hasbe, Mahsab, Ebtah,
Betha isimleri ile de anılır.

FahT-i Kainat efendimiz, Veda haccmda Zilhiccenin ondördüncü günü hacla ilgili
görevlerini ifa edince Mekke'ye doğru yola çıkmıştır. Ertesi gün Mekke'den Medine'ye
gitmek üzere hareket edeceği için istirahat maksadıyla geceyi burada geçirmeye karar
vermişti. İşte Hz. Usame b. Zeyd Hz. Pey-gamber'e yönelttiği "yarın nerede
konaklayacaksın?'* sorusu Mina dönüşünde Hz. Peygamberin bu kararı verdiği sırada
vaki olmuştur.

Rasûl-ü Zişan efendimizin geceyi burada geçirmekten maksadı, yapacakları
istirahatinde, uyanarak geceyi ihya etmek hem de ashabın yol hazırlığı yapmalarına bir
imkân vermekti.

Ulemadan bazılarına göre ise Rasûlullah (s.a.)'m geceyi orada geçirmekten maksadı,
eskiden ibadetini gizli gizli yaptığı halde şimdi İslâm'ın muzaffer olması neticesinde
buralarda açıktan ibadet edebilme nimetine erişmesinin ve kafirlerin müslümanları
imha etmek üzere Muhassaba'da aldıkları boykot kararım hazırlayanları mahcub
edecek şekilde sona ermesinin şükrünü eda etmekti. Müşriklerin Muhassabda aldıkları
boykot kararının metnini 2010 numaralı hadisin şerhinde ayrıntılı olarak
açıkladığımızdan burada tekrara lüzum görmüyoruz.

Yine sözü geçen hadis-i şerifin şerhinde de açıkladığımız gibi "Akıl bize bir ev mi
bıraktı ki" cümlesiyle kasdedilen mana şudur: "Rasûlü Ekrem'in amcası Ebû Talib,
müslüman olmadığı için müslüman olan iki oğlu Hz. Ali ve Hz. Cafer onun malına
varis olamadılar. Müslümanlığı kabul etmeyen diğer iki oğlundan Talib de Bedir
savaşında ölünce, malının tümü Akil'e kaldı. Hz. Peygamber, Ebû Talib'in geride
miras olarak bıraktığı evlerinden ve diğer mallarından hiç yararlanamadı.



İşte sözkonusu cümleden bu mana kastedilmiş olabilir. Ayrıca şu ihtimal de vardır:
Hicretten sonra Rasûl-ü Zişan Efendimizin Mekke'deki evinin tasarrufu amcası oğlu
Akil'a kalmıştı. Rasûlü Ekrem Efendimiz bu cümleyle bunu kast etmiş de olabilir. Bu

193]

hadis daha önce 2010 nolu hadisin açıklamasında geçmişti.
Bazı Hükümler

1. Bir müslüman, kafir olan yakılarına mirasçı olamaz.

1941

2. Kâfir bir kimse de müslüman olan yakınlarına mirasçı olamaz.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2569 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، عَنْ حَبِيبٍ الْمُعَلِّمِ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْروٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا يَتَوَارَثُ أَهْلُ مِلَّتَيْنِ شَتَّى

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Abu Hurairah reported the Apostle of Allaah(ﷺ) as saying “When you travel in fertile country, give the Camel their due (from the ground), and when you travel in time of drought make them go quickly. When you intend to encamp in the last hours of the night, keep away from the roads.”

(2911) Abdullah b. Amr'dan demiştir ki: Rasûlullah (s. a.)

[951 [961

"İki (ayrı) dinin mensupları birbirlerine mirasçı olamazlar. buyurdu.
Açıklama

Hadis-i şerifin genel ifadesinden anlaşılan mana hiçbir din sâlikinin diğer bir din
salikine mirasçı olamayacağıdır. Nitekim, ez-Zührî ile İbn Ebî Leyla ve Ahmed b.
Hanbel bu hadise dayanarak bu hükme varmışlardır.

1971

Ulemanın ekseriyeti; "İnkar edenler birbirlerinin velisidirler " âyetini delil
getirerek ehl-i küfrün tek bir millet olduğuna ve dolayısıyla kâfirlerin birbirlerine varis
olabileceğini söylemişlerdir.

Bu mevzuda Bezlü'l Mechud yazarı şöyle diyor: "Metinde geçen iki din anlamına
gelen milleleyn kelimesinden maksat, İslamiyet ile küfürdür. İslamiyet başlıbaşma bir
din olduğu gibi Islamm dışında kalan dinlerin tümü de küfrü temsil eden tek bir dindir.
Bir kâfir bir müslümana mirasçı olamadığı gibi, bir müslüman da bir kâfire mirasçı
olamaz. Fakat İslamm dışındaki insanların tümü birbirlerine mirasçı olabilirler.
Hanefi ulemasıyla İmam Şafiî'nin görüşü budur. İmam Ahmed'le İmam Malik'e göre
müslümanlarm dışındaki insanlar da birbirlerine varis olamazlar. En sağlam rivayete
göre, İmam Malikin görüşü şudur: "Ehl-i kitabın hepsinin dini başlıbaşma müstakil
bir din olduğu gibi, bunların dışında kalan müşrik ve putperestlerin tümü de bindinden
sayılırlar. Bu bakımdan bir yahudi bir hrıstiyana yahut ta bir hrıstiyan bir yahudiye
varis olamaz. Ancak bir hrıstiyan yine bir hrıstiyana bir yahudi de yine bir yahudiye
varis olabilir. Fakat ehl-i kitabın dışındaki müşriklerin hepsi de birbirlerine varis ola-
bilirler. el-Düsûkî isimli eserde anlatılan budur."

Hanbelilere göre; her inanç sistemi başlı başına ayrı bir dindir. Bunların mensupları
ancak kendi aralarında birbirlerinin varisi olabilirler. Diğerleri birbirinin varisi
olamazlar.

Mürtedin mirasına gelince, Hanefi imamlarından trna$ A nsufıle İmam Muhammed'e
göre, mürtedin hem irtidad etmeden önceki;kazandığı malı, hem de irtidad ettikten
sonra kazanmış olduğu malı, müslütnan olan yakınlarına kalır. İmam Ebû Haıiife'ye
göre onun irtidad etmeden (Islamiyetten dönmeden) önce kazanmış olduğu malı
müslümanlara kalırsa da irtidad ettikten sonra kazanmış olduğu malı da savaşmadan
müslümanlarm eline geçen ganimet (fey) hükmündedir. İmam Malikle tmam Ahmed



İM

ve tmam Şafiî'ye göre mürtedin malı bir ganimet olarak hazineye kalır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2570 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِي حَكِيمٍ الْوَاسِطِيِّ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ ، أَنَّ أَخَوَيْنِ ، اخْتَصَمَا إِلَى يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ ، يَهُودِيٌّ وَمُسْلِمٌ ، فَوَرَّثَ الْمُسْلِمَ مِنْهُمَا ، وَقَالَ : حَدَّثَنِي أَبُو الْأَسْوَدِ ، أَنَّ رَجُلًا ، حَدَّثَهُ أَنَّ مُعَاذًا ، حَدَّثَهُ قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : الْإِسْلَامُ يَزِيدُ وَلَا يَنْقُصُ ، فَوَرَّثَ الْمُسْلِمَ ، حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ ، عَنْ شُعْبَةَ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِي حَكِيمٍ ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ ، عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ ، عَنْ أَبِي الْأَسْوَدِ الدِّيلِيِّ ، أَنَّ مُعَاذًا ، أُتِيَ بِمِيرَاثِ يَهُودِيٍّ وَارِثُهُ مُسْلِمٌ بِمَعْنَاهُ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A similar tradition has also been narrated by Jabir bin ‘Abd Allaah from the Prophet (ﷺ). But this version adds after the phrase “their due” And do not go beyond the destinations.

(2912) Abdullah b. Büreyde'den demiştir ki:

(birisi) Yahudi ve (diğeri de)rnüslüman (olan) iki kardeş (Ölen babaları için) Yahya b.
Yamer'e başvurdular (Yahya'da). onlardan muslümanı mirasçı kıldı. (Diğerini de
mirastan mahrum etti ve bu verdiği hükme delil olmak üzere şöyle) dedi:
"Ebû Esved'in bana haber verdiğine göre; bir adam ona (şöyle) demiş -Muaz b. Cebel
dedi ki: -Ben Rasûlullah (s.a.)'i "İslam artar eksilmez" derken işittim. (Muaz bu sözü

1991

söyledikten) hemen sonra müs-lümanı varis kıldı. -
Açıklama

Hadis sarihlerinin açıklamasına göre; iki oğlundan biri Yahudi diğeri müslüman olan
bir yahudi ölmüş, yahudi olan oğlu, tüm mirasın kendisine ait olması gerektiğini iddia
ederek malların tümüne elkoymuş. Bunun üzerine iki oğul arasında anlaşmazlık
çıkmış onlar da gidip Yahya b. Ya'mer'in hakemliğine başvurmuşlar. Yahya b. Ya'mer
mirası bu iki oğuldan müslüman olana verip diğerini mirastan mahrum etmiştir. Bu
uygulamasına Hz. Muaz'm naklettiği "İslam artar, eksilmez" mealindeki hadisi delil
getirmiştir.

Yine hadis sarihlerinin açıklamasına göre; "İslam artar eksilmez" sözü aslında "İslâm,
İslama yeni girecek kimselerle devamlı artacaktır. İrtidad edenler yüzünden
azalmayacaktır, lslami fütuhat devam edeceği için İslam ülkelerinin sınırları
genişleyecek kâfirlerin galebesiyle bugünkünden daha küçük olmayacaktır, lslamın
hükmü daima galip gelecektir" gibi manalara gelir.

Muaz b. Cebel (r.a.) bu hadisten bir müslümanm bir kâfire varis olabileceği, fakat bir

kâfirin bir müslümana asla varis olamayacağı hükmünü çıkarmıştır. Görüldüğü gibi bu

hüküm tamamen Hz. Muaz'm şahsi içtihadına dayanan bir hükümdür.

Fıkıh ulemasına göre, hadiste bir müslümanm bir kafire varis olabileceğine dair bir

ifade veya bir delalet yoktur. Bir önceki hadis ise bir müslümanm bir kâfire vâris

olamayacağı kanusunda gayet açıktır. Binaenaleyh bir önceki hadisle amel etmek

gerekir.

Hafız el-Münavi mevzumuzu teşkil eden hadisin munkatı olduğunu, Hafız el-

£1001

Münzirî'de senedinde kimliği meçhul bir râvi bulunduğunu söylemiştir.