بَابُ مَا جَاءَ فِي الرَّجُلِ يُوقِفُ الْوَقْفَ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي الرَّجُلِ يُوقِفُ الْوَقْفَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

2539 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ ، ح وحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ الْمُفَضَّلِ ، ح وحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ ، عَنْ نَافِعٍ ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ ، قَالَ : أَصَابَ عُمَرُ أَرْضًا بِخَيْبَرَ فَأَتَى النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ : أَصَبْتُ أَرْضًا لَمْ أُصِبْ مَالًا قَطُّ أَنْفَسَ عِنْدِي مِنْهُ فَكَيْفَ تَأْمُرُنِي بِهِ ؟ قَالَ : إِنْ شِئْتَ حَبَّسْتَ أَصْلَهَا وَتَصَدَّقْتَ بِهَا . فَتَصَدَّقَ بِهَا عُمَرُ أَنَّهُ لَا يُبَاعُ أَصْلُهَا ، وَلَا يُوهَبُ ، وَلَا يُوَرَّثُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْقُرْبَى وَالرِّقَابِ ، وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ ، وَابْنِ السَّبِيلِ وَزَادَ عَنْ بِشْرٍ : وَالضَّيْفِ ، ثُمَّ اتَّفَقُوا : لَا جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ مِنْهَا بِالْمَعْرُوفِ ، وَيُطْعِمَ صَدِيقًا غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ فِيهِ . زَادَ عَنْ بِشْرٍ قَالَ : وَقَالَ مُحَمَّدٌ : غَيْرَ مُتَأَثِّلٍ مَالًا حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بِنُ دَاوُدَ الْمَهْرِيُّ ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، أَخْبَرَنِي اللَّيْثُ ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ ، عَنْ صَدَقَةِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : نَسَخَهَا لِي عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ : بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ، هَذَا مَا كَتَبَ عَبْدُ اللَّهِ عُمَرُ فِي ثَمْغٍ ، فَقَصَّ مِنْ خَبَرِهِ نَحْوَ حَدِيثِ نَافِعٍ ، قَالَ : غَيْرَ مُتَأَثِّلٍ مَالًا ، فَمَا عَفَا عَنْهُ مِنْ ثَمَرِهِ فَهُوَ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ . قَالَ : وَسَاقَ الْقِصَّةَ قَالَ : وَإِنْ شَاءَ وَلِيُّ ثَمْغٍ اشْتَرَى مِنْ ثَمَرِهِ رَقِيقًا لِعَمَلِهِ . وَكَتَبَ مُعَيْقِيبٌ ، وَشَهِدَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْأَرْقَمِ : بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ هَذَا مَا أَوْصَى بِهِ عَبْدُ اللَّهِ عُمَرُ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ إِنْ حَدَثَ بِهِ حَدَثٌ أَنَّ ثَمْغًا وَصِرْمَةَ بْنِ الْأَكْوَعِ وَالْعَبْدَ الَّذِي فِيهِ وَالْمِائَةَ سَهْمٍ الَّتِي بِخَيْبَرَ وَرَقِيقَهُ الَّذِي فِيهِ ، وَالْمِائَةَ الَّتِي أَطْعَمَهُ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْوَادِي تَلِيهِ حَفْصَةُ مَا عَاشَتْ ، ثُمَّ يَلِيهِ ذُو الرَّأْيِ مِنْ أَهْلِهَا أَنْ لَا يُبَاعَ وَلَا يُشْتَرَى يُنْفِقُهُ حَيْثُ رَأَى مِنَ السَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ وَذَوِي الْقُرْبَى ، وَلَا حَرَجَ عَلَى مَنْ وَلِيَهُ إِنْ أَكَلَ أَوْ آكَلَ أَوِ اشْتَرَى رَقِيقًا مِنْهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

AbuSalam reported on the authority of a man from the companion of the Prophet (ﷺ). He said: We attacked a tribe of Juhaynah. A man from the Muslims pursued a man of them, and struck him but missed him. He struck himself with the sword. The Messenger of Allah (ﷺ) said: Your brother, O group of Muslims. The people hastened towards him, but found him dead. The Messenger of Allah (ﷺ) wrapped him with his clothes and his blood, and offered (funeral) prayer for him and buried him. They said: Messenger of Allah, is he a martyr? He said: Yes, and I am witness to him.

(2878) İbn Ömer'den demiştir ki:

Hayber'de Ömer (b. Hattâb)'m hissesine bir tarla düşmüştü. Bunun üzerine (Ömer)



Peygamber (s.a.)'e gelerek: (Hayber'den)

"Benim hisseme bir tarla düştü. Bana hiçbir zaman ondan daha güzel bir mal isabet
etmedi. Bu tarla hakkında bana ne (yapmamı) emr edersiniz?" dedi. ( Hz. Peygamber
de):

"İstersen (tarlanın) aslını Vakfeder gelirini, tasadduk edersin." buyurdu.
Bunun üzerine Ömer bu toprağın aslı satılmamak, hibe edilmemek, miras yoluyla
mülk edinilmemek şartıyla gelirini fakirlere, yakınlara, köleleri (azat etmek isteyen
kimseler)e Allah yolunda (çalışanlara) ve yolda kalmışlara tasadduk etti. (Çünkü Hz.
Peygamberdin bildirdiği üzere onun aslı satılamaz bağışlanamaz. Miras yoluyla mülk
edinilemez. O ancak fakirler, yakınlar, (Azat edilecek) köleler, Allah yolunda
çalışanlar içindir. (Müsedded, hadisin burasına) Bişr'den (rivayet ettiği şu kelimeyi de)
ilâve etti. "ve konuk(lar)a" (tasadduk etti. Hadisin bundan) sonra(ki kısmında bu
hadisi Müsedded'e nakleden kimseler şu sözleri rivayette) birleştiler.
"Bu toprağa mütevelli olan kimsenin bundan mal edinmeksizin ve mülkiyetine
dokunmaksızm örfe göre yemesinde, bir dostuna yedirmesinde bir günah yoktur.
Müsedded (bu hadise) Bişr'den (naklen şunu da) ilave etti: (Bişr) dedi ki (bana İbn
Avn şöyle) dedi: Muhammed (İbn Sîrin bu hadiste geçen -gayra mutemevvilin malen
kelimesinin) "Gayra müteessilin malen= aslına dokunulmaksızm" (şeklinde rivayet

LM

edilmesi gerektiğini) söyledi.
Açıklama

Her ne kadar metinde geçen "onun aslı satılamaz, bağışlanamaz, miras yoluyla mülk
edinilemez'* şeklindeki şartlar zahirde Hz. Ömer'e aitmiş gibi görünüyorsa da
Beyhâki'nin Sünen-i Kübra'-smda Yahya b. Said yoluyla Nâfı'den rivayet edilen bir
hadis-i şerifte bu şartların Hz. Peygamber tarafından konduğu açıkça ifade edildiği

£81]

gibi, Buhâ-rî'nin bir rivayetinde de bu şartları Hz. Peygamberin koyduğu açıklan-
maktadır. Bu bakımdan biz tercümemizde parantez içerisinde ilave ettiğimiz
açıklamalarla buna işaret ettik. Bu şartların Hz. Ömer tarafından konmuş olduğu kabul
edilse bile, onun bunları Hz. Peygamber'den öğrendiği esaslara uygun olarak koymuş
olduğu muhakkaktır.

Metinde geçen "yakınlar" kelimesiyle vakfeden kimsenin yakınları kas-dedilmiş
olabileceği gibi: "... Bilin ki, ganimet olarak aldığı ri iz şeylerin beş-tebiri Allah'a,
Rasûlüne ve (Allah'ın Rasûlü ile) akrabalığı bulunan(lar) a, yetimlere, yoksullara ve

[821

yolculara aittir..." âyet-i kerimesinde geçen yakınlar da kastedilmiş olabilir.
Müfessirlerin açıklamasına göre, bunlar Ha-şimoğulları ile Abdülmuttaliboğullarıdır.
Hadîs-i şerifte söz konusu edilen vakfın gelirinin nerelere harcanabileceği kesin bir
şekilde belirlenmiştir. Bu yerler şunlardır.

1. Fakirler; kendilerine zekat ve sadaka verilebilenler

2. Köleleri satın alıp azat etmek isteyenlerle, bir miktar para ödeyince azat edileceğine
dair efendisinden söz alan mükateb köleler.

3. Allah yolunda çalışanlar

4. Yolda kaldığı için parasız duruma düşen kimseler

5. Yakınlar



6. Akrabalar

Ayrıca bu şartlar içerisinde araziye bakacak olan mütevellinin örfe uygun bir şekilde,
yani ihtiyacına ve hizmetine uygun düşecek kadar yemesine ve örfe uygun bir şekilde

£831

dostuna ikram edilmesine izin verilmektedir.
Bazı Hükümler

1. Vakıf meşrudur. Buna yalnız Kadi Şureyh muhalefet etmiştir.

2. Cumhuru ulema,tnıam Ebû Yûsuf ve tmam Muhammed, vakfın caiz olduğuna
bununla istidlal etmişlerdir. Vakfı kuran şahıs sağ olduğu müddetçe, vakfettiği malın
gelirini tesadduk etmesinin vacib olduğu hususunda âlimler arasında ihtilaf yoktur. Bir
kimse evini veya arazisini vakfetse, bunların gelirlerini tesadduk etmesi icab eder. Bu,
o malın gelirini nezretmek gibi bir şey olur. Keza vakıf, hakimin hükmü ile yapılmış
veya öldükten sonraya izafe edilmişse, mal sahibinin malı olmaktan çıktığında da
ihtilaf yoktur. Fakat, hakimin hükmü bulunmaz yahut vakfedilen şey öldükten sonraya
izafe edilmezse, caiz olup olmadığı âlimler arasında ihtilaflıdır.

İmam Azam* a göre, bu suretle yapılan vakıf; sahih ve caiz değildir. Sahibi o malı
satabilir, yahut hibe edebilir. Öldükten sonra o mal mirasçılarının olur. İmam Ebû
Yusuf la İmam Muhammed ve Cumhur: "Bu vakıf caizdir, satılamaz, bağışlanamaz,
miras olarak da alınamaz" demişlerdir.

3. Vakfedilen mal, sahibinin mülkünden çıkıp Allah'ın olduğu için satılması,
bağışlanması ve miras olarak alınması caiz değildir.

4. Vakfedilen mal, kime vakfedildi ise onun mülkü olup olamayacağı ihtilaflıdır.
Hanefiler'e göre, o kimsenin mülkü olamaz. O, yalnız gelirinden istifâde eder. Çünkü
vakıf demek: Malın aslını hapsederek gelirini te-sadduktur. Hapis ise o malın mülk
olmasını gerektirmez.

tmam Mâlik ile İmam Ahmed ve bir rivayete göre İmam Şafiî, vakfedilen malın kime
vakfedilmişse onun mülkü olduğuna kaildirler; elverir ki o şahıs ehil olsun. İmam
Şafiî'den diğer bir rivayete göre de vakfedilen malın mülküyeti Allah'a intikal eder. Bu
kavil Hanefıler'den de rivayet olunmuştur.

5. Vakfın mütevellisi, maruf yolu ile yani ihtiyacından fazla birşey almamak şartıyla,
vakfm gelirinden nafaka alabilir. Fakat bu hüküm vakıf

yapılırken mal sahibi ona bir şey tayin etmediğine göredir. Muayyen bir miktar tayin
etmişse, onu alır.

6. Vakıfta şart sahihtir. Hatta: "Vakfın şartı, şari'in nassı gibidir." derler.

7. Hayır işlerinde fazilet ve salah ehli kimselerle istişare yapılmalıdır.

8. Hayber, cebren alınmış ve gaziler arasında ganimet olarak taksim edilerek onların
mülkü olmuştur.

9. Hadis-i şerif, Hz. Ömer'in yüksek faziletine delildir.

10. Yine bu hadis, akrabaya yardımın ve onlara yapılan vakfın faziletini göstermektir.
[841

11. Malım Vakfeden bir kimsenin, vakfın gayesine uygun olarak koymuş olduğu

£851

şartlar geçerlidir.