بَابُ دِيَاتِ الْأَعْضَاءِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ دِيَاتِ الْأَعْضَاءِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4010 حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ يَعْنِي ابْنَ سُلَيْمَانَ ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي عَرُوبَةَ ، عَنْ غَالِبٍ التَّمَّارِ ، عَنْ حُمَيْدِ بْنِ هِلَالٍ ، عَنْ مَسْرُوقِ بْنِ أَوْسٍ ، عَنْ أَبِي مُوسَى ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : الْأَصَابِعُ سَوَاءٌ عَشْرٌ عَشْرٌ مِنَ الْإِبِلِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

AbulMalih said: Some women of Syria came to Aisha. She asked them: From whom are you? They replied: From the people of Syria. She said: Perhaps you belong to the place where women enter hot baths (for washing ). The said: Yes. She said: I heard the Messenger of Allah (ﷺ) say: If a woman puts off her clothes in a place other than her house, she tears the veil between her and Allah, the Exalted.

Abu Dawud said: This is the tradition narrated by Jarir, and it is more perfect. Jarir did not mention Abu al-Malih. He said (on the authority of 'A'ishah) that the Messenger of Allah (ﷺ) said.

(4556) Ebû Musa (el-Eş'arî) (r.a) den; Rasûlullah fs.a.v) şöyle buyurmuştur:

£1581

"Parmaklar eşittir. (Onların) herbirinin (diyeti) onar devedir."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4011 حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ، عَنْ غَالِبٍ التَّمَّارِ ، عَنْ مَسْرُوقِ بْنِ أَوْسٍ ، عَنِ الْأَشْعَرِيِّ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : الْأَصَابِعُ سَوَاءٌ ، قُلْتُ : عَشْرٌ عَشْرٌ ؟ قَالَ : نَعَمْ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ ، عَنْ شُعْبَةَ ، عَنْ غَالِبٍ ، قَالَ : سَمِعْتُ مَسْرُوقَ بْنَ أَوْسٍ ، وَرَوَاهُ إِسْمَاعِيلُ ، قَالَ : حَدَّثَنِي غَالِبٌ التَّمَّارُ ، بِإِسْنَادِ أَبِي الْوَلِيدِ ، وَرَوَاهُ حَنْظَلَةُ بْنُ أَبِي صَفِيَّةَ ، عَنْ غَالِبٍ ، بِإِسْنَادِ إِسْمَاعِيلَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: After some time the lands of the non-Arabs will be conquered for you, and there you will find houses called hammamat (hot baths). so men should not enter them (to wash) except in lower garments, and forbid the women to enter them except a sick or one who is in a child-bed.

(4557) Ebû Mûse'l-Eş'âri (r.a) den; Şöyle dedi:

Rasûlullah (s.a.v): "Parmaklar eşittir" buyurdu. "Onar onar mı?" dedim. "Evet"
1159]

buyurdu.

Ebû Davud der ki:

Bu hadisi Muhammed b. Ca'fer Şu be'den o da Galib'ten nakletti. Galib: "Meşrûk b.
Evs'ten işittim" dedi. Yine bu hadisi İsmail; "Bana Gâlib et-Temmar Ebû Velîd'in
isnadı ile rivayet etti." dedi. Hamala b. Ebu Safıyye de Galib'ten ismail'in isnadı ile
£1601

rivayet etti.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4012 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى ، ح وحَدَّثَنَا ابْنُ مُعَاذٍ ، حَدَّثَنَا أَبِي ح وحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ ، أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ ، كُلُّهُمْ عَنْ شُعْبَةَ ، عَنْ قَتَادَةَ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : هَذِهِ وَهَذِهِ سَوَاءٌ يَعْنِي الْإِبْهَامَ وَالْخِنْصَرَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) saw a man washing in a public place without a lower garment. So he mounted the pulpit, praised and extolled Allah and said: Allah is characterised by modesty and concealment. So when any of you washes, he should conceal himself.

(4558) İbn Abbas (r.a) den;

Rasûlullah (s.a.v); baş parmakla küçük parmağı kastederek; "Bu ve bu eşittir"
buyurdu.



: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4013 حَدَّثَنَا عَبَّاسٌ الْعَنْبَرِيُّ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ ، حَدَّثَنِي شُعْبَةُ ، عَنْ قَتَادَةَ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : الْأَصَابِعُ سَوَاءٌ ، وَالْأَسْنَانُ سَوَاءٌ ، الثَّنِيَّةُ وَالضِّرْسُ سَوَاءٌ ، هَذِهِ وَهَذِهِ سَوَاءٌ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَرَوَاهُ النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ ، عَنْ شُعْبَةَ ، بِمَعْنَى عَبْدِ الصَّمَدِ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : حَدَّثَنَاه الدَّارِمِيُّ ، عَنِ النَّضْرِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The former is more perfect.

(4559) İbn Abbas (r.a) dan; Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Parmaklar (in



diyeti) eşittir. Dişler (in diyeti) eşittir. Ön diş ve azı dişi (n diyeti) eşittir. Şu ve şu (baş

[162]

parmakla serçe parmak) eşittir."
Ebû Davııd şöyle der:

Bu hadisi Nadr b. Şumeyl Şubeden, Ahdüssamed'in (rivayetinin) manâsıyla rivayet
etti.

[163]

Ebû Dâvûd dedi ki: Bize bunu Dârimi, Nadr (b. Şumeyl) den rivayet etti.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4014 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمِ بْنِ بَزِيعٍ ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْحَسَنِ ، أَخْبَرَنَا أَبُو حَمْزَةَ ، عَنْ يَزِيدَ النَّحْوِيِّ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : الْأَسْنَانُ سَوَاءٌ ، وَالْأَصَابِعُ سَوَاءٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Messenger of Allah (ﷺ) sat with us and my thigh was uncovered. He said: Do you not know that thigh is a private part ?

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4015 حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبَانَ ، حَدَّثَنَا أَبُو تُمَيْلَةَ ، عَنْ حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ ، عَنْ يَزِيدَ النَّحْوِيِّ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : جَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَصَابِعَ الْيَدَيْنِ ، وَالرِّجْلَيْنِ سَوَاءً

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: Do not uncover you thigh, and do not look at the thigh of the living and the dead.

Abu Dawud said: This tradition disagrees with the generally reported traditions (nakarah).

(4561) İbn Abbas (r.a) dan; şöyle demiştir:

Rasûlullah (s.a.v) ellerin ve ayakların parmaklarını (n diyetlerini) eşit tuttu.
[165}

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4016 حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ ، حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ الْمُعَلِّمُ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : فِي خُطْبَتِهِ وَهُوَ مُسْنِدٌ ظَهْرَهُ إِلَى الْكَعْبَةِ فِي الْأَصَابِعِ عَشْرٌ عَشْرٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I lifted a heavy stone. While I was walking my garment fell down. The Messenger of Allah (ﷺ) said to me: Take you garment upon you, and do not walk naked.

(4562) Amr b. Şuayb, babası vasıtasıyla dedesinden şöyle rivayet etti: Rasûlullah
(s.a.v) sırtını Ka'beye dayamış bir vaziyette irad buyurduğu hutbesinde: "Parmaklarda

[1661

onar (deve diyet) vardır" buyurdu.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4017 حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ أَبُو خَيْثَمَةَ ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ ، حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ الْمُعَلِّمُ ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : فِي الْأَسْنَانِ خَمْسٌ خَمْسٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I said: Messenger of Allah, from whom should we conceal our private parts and to whom can we show? He replied: conceal your private parts except from your wife and from whom your right hands possess (slave-girls).

I then asked: Messenger of Allah, (what should we do), if the people are assembled together?

He replied: If it is within your power that no one looks at it, then no one should look at it.

I then asked: Messenger of Allah if one of us is alone, (what should he do)?

He replied: Allah is more entitled than people that bashfulness should be shown to him.

(4563) Amr b. Şuayb, babası kanalıyla dedesinden, Rasûlullah (s.a.v) şöyle
buyurmuştur:

[1671

"Dişlerde beşer (deve diyet) vardır."
Açıklama

Bu babda şimdiye kadar geçen hadislerin hepsinde, güzellik ve faydalan farklı
olmasına rağmen parmakların ve dişlerin diyetlerinin eşit olduğu bildirilmektedir.
Herhangi bir parmağa bir cinayet vukuu halinde onun diyeti, tam diyetin onda biri
olan on devedir. Bu hüküm bakımından en değerli parmak olan baş parmak ile en az
değerli olan başka bir parmak arasında fark yoktur.

Hadisler dişlerin de eşit olduğuna delâlet etmektedir. 4563 nolu hadiste her dişin
diyetinin beş deve olduğu beyan edilmektedir.

Hattâbi dişler arasında bir üstünlüğün söz konusu olmadığında ulemânın ittifak
halinde olduğuna dikkat çekerek şöyle der:

"Ulemânın büyük çoğunluğu ittifak ettiler ki; dişler arasında üstünlük yoktur. Her
dişin diyeti beş devedir. Her bir parmağın diyeti on devedir. Baş parmakla serçe
parmak arasında fark yoktur. Bu konuda ellerle ayaklar arasında da fark yoktur. Nasıl
ki büyükle küçük, zayıfla şişman, güçlü ile zayıf tam diyet konusunda eşit iseler,
parmaklarda da diyet eşittir. Şayet bu konuda güzellik ve menfeat söz konusu olsaydı
işler karışırdı..."

Hattâbi bunun yanı sıra Saîd b. Müseyyeb'in şu görüşüne de işaret etmektedir: "Baş
parmağın diyeti onbeş, işaret parmağmmki on, orta parmağmki on, yüzük



parmağmınki dokuz, serçe parmağmınki de altı deve idi diyordu. Ebû Amr b. Hazm'ın
yanında, Rasûlullah'm her parmağın eşit olduğuna dâir olan mektubunu bulunca o
hükmü aldı."

Said b. Müseyyeb de daha önce dişler konusunda aynı şeyleri söylüyordu. Öndeki
dişler için beş, azı dişleri için tek bir deve diyete hükmediyordu. Muaviye'den
duyduğu bir haber üzerine o görüşten dönmüş, dişlerin eşit olduğunu hükmetmeye
başlamıştır.

Saîd b. Müseyyeb bu görüşünde Hz. Ömer (r.a) in hükmüne istinâd ediyordu. Çünkü
Hz. Ömer, önceleri parmakları farklı görüyordu. Kendisine Hz. Peygamber'in haberi
gelince görüşü değişti.

Said b. Müseyyeb, Hz. Muaviye'nin görüşü ile ilgili olarak şöyle der:
"Şayet ağzın tümüne bir cinayet işlenirse, Hz. Ömer'in hükmüne göre diyet az olur.
Muaviyenin hükmüne göre ise diyet artardı. Ben olsaydım, azı dişleri için ikişer deve
takdir ederdim."

Hattâbi'nin de dediği gibi cumhuru ulemâ her bir parmak için tam diyetin onda birinin,
herbir diş için de yirmide birinin verileceği görüşünde birleşmişlerdir. Bu, diyetin
ödeneceği malın birimine göre ayarlanır. Parmaklardaki boğumlarda da aynı kıstas
uygulanır. Yani üç boğumlu bir parmağın bir boğumu kesilirse, bir parmak diyetinin
üçte biri yani tam diyetin otuzda biri diyet takdir edilir.

Diğer organların diyetine ait hükümler bundan sonraki hadislerde ele alınacaktır.
Bunda esas, organın vücuttaki sayısıdır. Meselâ vücutta çift olan bir organın diyeti tanı
diyetin yansı, dil gibi tek olan bir organın diyeti tam diyet, göz kapağı gibi dört tane
olan organların diyeti de dörtte bir tam diyettir.

Şüphesiz, amden öldürmelerde kısas cereyan ettiği gibi, amden yaralamalarda da kısas
cereyan eder. Ancak azalarda kısasın uygulanabilmesi için, öldürmede kısasın
uygulanması için gereken şartlara ilâveten şu şartların da bulunması gerekir:

1- Yaranın iyileşmesi gerekir.

2- Cinayete uğrayan kişinin emir ve rızası olmalıdır.

3- Cani ve yaralı hür olmalıdırlar.

4- Cinayete mâruz kalan organ ile, caninin aynı organı arasında eşitlik olmalıdır.

5- Kısasta, organlar arasında denkliğe tam olarak riâyet mümkün ol-
malıdır,

Daha önce kısas için geçen genel şartlar ve bu şartlar bulunmazsa organlarda da kısas

£1681

uygulanmaz, yerine diyet uygulanır.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

4018 قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَجَدْتُ فِي كِتَابِي عَنْ شَيْبَانَ ، وَلَمْ أَسْمَعْهُ مِنْهُ فَحَدَّثَنَاهُ أَبُو بَكْرٍ ، صَاحِبٌ لَنَا ثِقَةٌ قَالَ : حَدَّثَنَا شَيْبَانُ ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ يَعْنِي ابْنَ رَاشِدٍ ، عَنْ سُلَيْمَانَ يَعْنِي ابْنَ مُوسَى ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ ، قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُقَوِّمُ دِيَةَ الْخَطَإِ عَلَى أَهْلِ الْقُرَى أَرْبَعَ مِائَةِ دِينَارٍ ، أَوْ عَدْلَهَا مِنَ الْوَرِقِ ، وَيُقَوِّمُهَا عَلَى أَثْمَانِ الْإِبِلِ ، فَإِذَا غَلَتْ رَفَعَ فِي قِيمَتِهَا ، وَإِذَا هَاجَتْ رُخْصًا نَقَصَ مِنْ قِيمَتِهَا ، وَبَلَغَتْ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا بَيْنَ أَرْبَعِ مِائَةِ دِينَارٍ إِلَى ثَمَانِ مِائَةِ دِينَارٍ ، وَعَدْلُهَا مِنَ الْوَرِقِ ثَمَانِيَةُ آلَافِ دِرْهَمٍ ، وَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى أَهْلِ الْبَقَرِ مِائَتَيْ بَقَرَةٍ ، وَمَنْ كَانَ دِيَةُ عَقْلِهِ فِي الشَّاءِ فَأَلْفَيْ شَاةٍ ، قَالَ : وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْعَقْلَ مِيرَاثٌ بَيْنَ وَرَثَةِ الْقَتِيلِ عَلَى قَرَابَتِهِمْ ، فَمَا فَضَلَ فَلِلْعَصَبَةِ قَالَ : وَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْأَنْفِ إِذَا جُدِعَ الدِّيَةَ كَامِلَةً ، وَإِذَا جُدِعَتْ ثَنْدُوَتُهُ فَنِصْفُ الْعَقْلِ خَمْسُونَ مِنَ الإِبِلِ أَوْ عَدْلُهَا مِنَ الذَّهَبِ ، أَوِ الْوَرِقِ أَوْ مِائَةُ بَقَرَةٍ أَوْ أَلْفُ شَاةٍ ، وَفِي الْيَدِ إِذَا قُطِعَتْ نِصْفُ الْعَقْلِ ، وَفِي الرِّجْلِ نِصْفُ الْعَقْلِ ، وَفِي الْمَأْمُومَةِ ثُلُثُ الْعَقْلِ ، ثَلَاثٌ وَثَلَاثُونَ مِنَ الْإِبِلِ ، وَثُلُثٌ أَوْ قِيمَتُهَا مِنَ الذَّهَبِ ، أَوِ الْوَرِقِ ، أَوِ الْبَقَرِ ، أَوِ الشَّاءِ ، وَالْجَائِفَةُ مِثْلُ ذَلِكَ وَفِي الْأَصَابِعِ فِي كُلِّ أُصْبُعٍ عَشْرٌ مِنَ الإِبِلِ ، وَفِي الْأَسْنَانِ فِي كُلِّ سِنٍّ خَمْسٌ مِنَ الْإِبِلِ ، وَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ عَقْلَ الْمَرْأَةِ بَيْنَ عَصَبَتِهَا مَنْ كَانُوا لَا يَرِثُونَ مِنْهَا شَيْئًا إِلَّا مَا فَضَلَ عَنْ وَرَثَتِهَا ، وَإِنْ قُتِلَتْ فَعَقْلُهَا بَيْنَ وَرَثَتِهَا ، وَهُمْ يَقْتُلُونَ قَاتِلَهُمْ ، وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَيْسَ لِلْقَاتِلِ شَيْءٌ ، وَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَارِثٌ فَوَارِثُهُ أَقْرَبُ النَّاسِ إِلَيْهِ ، وَلَا يَرِثُ الْقَاتِلُ شَيْئًا قَالَ مُحَمَّدٌ : هَذَا كُلُّهُ حَدَّثَنِي بِهِ سُلَيْمَانُ بْنُ مُوسَى ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ ، عَنْ أَبِيهِ ، عَنْ جَدِّهِ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ أَبُو دَاوُدَ : مُحَمَّدُ بْنُ رَاشِدٍ مِنْ أَهْلِ دِمَشْقَ ، هَرَبَ إِلَى الْبَصْرَةِ مِنَ الْقَتْلِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: A man should not look at the private parts of another man, and a woman should not look at the private parts of another woman. A man should not lie with another man without wearing lower garment under one cover; and a woman should not be lie with another woman without wearing lower garment under one cover.

(4564) Ebü Davud şöyle der:

(Şu rivayeti) Seyhan'dan yazdığım kitabımda bulduğum halde kendisinden işitmedim.
Onu bize güvenilir bir dostumuz olan Ebûbekir haber verdi. O şöyle dedi: Bize Şeyban
haber verdi, bize Muhammed -yani îbn Raşid- Süleyman'dan- yani İbn Musa'dan-
haber verdi. O, Amr b. Şuayb'dan, Amr de babası vasıtasıyla dedesinden şöyle rivayet
etti:

"Rasûlullah (s.â.v) hatâen öldürmenin diyetini köylülere dört yüz dinar altın veya ona
mukabil gümüş olarak takdir ederdi. Onu takdir ederken deve fiyatlarını esas alırdı.
Deve pahalanınca diyeti (altın ve gümüş olarak) artırır, ucuzladiğırida da azaltırdı.
Rasûlullah zamanında (deve fiyatları) dört yüz dinarla sekizyüz dinar arasında
oynuyordu. Onun gümüşten karşılığı da sekizbin dirhemdi.



Rasûlullah (s.a.v) sığır sahiplerine (tam diyeti) ikiyüz sığır olarak takdir etti. Diyeti
koyundan ödeyenler de iki bin koyun verirler.

Rasûlullah (sav) "Diyet, maktulün varisleri arasında, yakınlık derecesine göre mirastır.
Artan olursa (farz sahiplerinden artarsa) o asa-beye aittir." buyurdu.
Rasûlullah (s.a.v) burunda; tamamı kesildiği zaman tam diyet, ucu veya bir tarafı
kesildiğinde yarım diyete hükmetti ki o da; elli deve veya onun mukabili altın yahut
gümüş yada yüz sığır veya bin koyundur. El kesildiğinde yarım diyete, ayak
kesildiğinde yarım diyete me'mûme (et kesilip beyin ile kemik arasındaki zarı
meydana çıkaran yaralama, buna âmme de denilir) de otuz üç tam ve üçte bir deve
veya onun kıymetinde altın, gümüş, sığır yada koyuna, câife (karın boşluğuna kadar
ulaşan yara) de de aynısına hükmetti. Parmaklarda herbir parmak için on deve, dişler-
de de herbir diş için beş deve diyet vardır.

Rasûlullah (s.a.v) kadının diyetinin, (farz sahiplen olan) varislerinden artandan başka
miras alamayan asabesi ayasında ortak olduğuna hükmetti. (Bir kadın bir cinayet
işlerse, cinayetin diyetini asabesi öder.) Eğer bir kadın Öldürülürse onun diyeti

£169]

varisleri arasında taksim edilir. Onlar, katillerini (kısas olarak) öldürür (Ölümünü
isleyebilirler.

Rasûlullah (s.a.v): "Maktulün vârisi yoksa bile katil on (un mirasından veya diyetin)
den birşey alamaz. Onun varisi, insanların kendisine en yakın olanıdır. Katil,

£1701

(öldürdüğü kişiden) hiçbir şeye varis olamaz" buyurdu.
Muhammed (b. Raşid) şöyle dedi:

Bunun tamamını bana Süleyman b. Musa Amr b. Şuayb'tan, o babasından o da kendi
babası vasıtasıyla Rasûlullah'tan haber verdi. Ebû Davud der ki: Muhammed b. Raşid

imi

Dimeşk (Şam) lıdır. Katilden, Basraya kaçmıştır.
Açıklama

Bu haber hayli uzun olduğu ve değişik hükümleri ihtiva ettiği için, diğerlerinden
ayırarak müstakü-len ele almayı uygun bulduk.

Ebû Davud bu hadisi bizzat râvinin ağzından duymadığını, ondan elde ettiği kitabında
yazılı olarak bulduğunu bununla birlikte onu güvenilir bir dostun yine Seyhan'dan
yaptığı rivayet ile elindeki yazılı nüshanın rivayetini böylelikle yeni bir semâl
(dinlemek) ile pekiştirdiğini belirterek, bu rivayetinin güvenilirliğini ifâde eden
beyanlarda da bulunmuştur. Ebû Davud'un bu tutumu hem kendisinin, hem sair
muhaddis-lerin rivayetteki titizlikleri hakkında açık bir fikir vermektedir.
Hadis Önce, bir cana kıymanın bedeli olan tam diyetin miktarı ile ilgili bazı
gelişmeleri ele almıştır. Bu konu daha önce işlendiği için biz burada o mes'ele
üzerinde durmayacağız. Hadisin temas ettiği diğer bir konu parmaklar ve dişlerin
diyetidir. Biz bunun üzerinde de durmayacağız. Çünkü bundan Önceki hadiste o
mes'elenin de izahı yapılmıştı. Burada söz konusu edip. izaha çalışacağımız noktaları
maddeler halinde takdim etmeyi düşünüyoruz:

1- Bir kimse Öldürüldüğünde, ona mukabil alınacak diyet maktulün varisleri arasında,

mirastan alacakları hisseye göre taksim edilir. Artanı da asabe alır.

Ölen birisinin akrabalık sebebiyle kendisine varis olan kişiler üç gurupta mütalaa



edilir. Bunlar: Ashab-ı ferâiz, asabe ve zevi't- erhamdir.

Ashab-i feraiz (farz sahipleri); mirastan alacakları pay Kur'an-ı Ke-rim'de tesbit edilen
akrabalardır. Kari-koca, baba-anne, nine, kızkardeş v.s.

Asabe: Mirastan alacakları pay belli olmayan farz sahiplerinin hissesinden artanı alan
kardeş v.s.

Zevi'l-Erham: Teyze, hala, dayı, gibi ikinci derecede mirasçı olan akrabalar. Bunlar,
ancak yukarıdaki iki guruptan mirasçının bulunmaması halinde varis olabilirler, aksi
halde alamazlar.

Hadis-i Şerifte efendimiz, maktulün diyetinin önce farz sahiplerine hisseleri nisbetinde
verilip, artan olursa asabeye intikal edeceğini bildirmektedir. Bu, normal miras
taksiminde uygulanan usûlün aynıdır.

2- Burunun diyeti, tam diyettir. Yani bir kimsenin burnunu kökten kesen kişi, kısas
mümkün olmaz veya cinayete uğrayan kişi kısas istemezse, sanki onu öldürmüş gibi
tam diyet ödemek zorundadır. Bu hüküm, bundan önceki hadisi izah ederken işaret
ettiğimiz genel prensibe uygundur. Çünkü burun vücutta tek organdır, cinayeti-den
dolayı tam diyet gerekir. Nitekim hadisin devamında bir eli kesmenin diyetinin de
yarım diyet olduğu beyân edilmektedir.

Burunun tamamının kesilmesi durumunda tam diyetin gereği konusunda ulemâ
arasında ihtilâf yoktur. Burun direğinin kesilmesi halinde, ulemânın çoğuna göre üçte
bir diyet gerekir. Bu görüş Zeyd b. Sabit, Mücahid Mekhûlden rivayet edilmiştir.
Ahmed b. Hanbel de aynı görüştedir.

3- İki elden her birinin diyeti, tam diyetin yansıdır. İkisinin diyeti tamdır. Bu konuda
da ihtilâf yoktur. Ancak elin çolak olması halinde diyetinin ne olacağı konusu âlimler
arasında ihtilaflıdır.

Hz. Ömer (r.a) den, çolak elin diyetinin, tam diyetin üçte biri olduğu rivayet edilmiştir.
Bu görüş aynı zamanda Mücâhid, Ahmet b. Hanbel ve İshak b. Râhûye'ye de aittir.
Hanefi imamları ile İmâm Şafiî'ye göre ise çolak el için hükümet-i adi (ehli vukuf
tarafından belirlenecek bir miktar) gerekir.

Sağlam ele vurulup da çolak edilmesi durumunda ise tam bir el diyeti gerekir.

4- Başta bulunup da, kafa kemiği ile beyin arasındaki zara kadar ulaşan yaranın diyeti
tam diyetin üçte biridir. Bu yaraya, memûme veya âmme denilir. Câife denilen ve
karma ulaşan yaranın diyeti aynıdır. Bu yaraya sebep olan silah vücudun bir yerinden
girip öbür tarafından çıkarsa üçte iki diyet gerekir.

5- Bir kadın cinayet işlerse, diyeti âkılesi tarafından Ödenir. Âkılesi de, asabe denilen
akrabasıdır. Asabe'nin ne demek olduğu birinci maddede açıklandı.

Bu cümle, babanın ve dedenin âkıleye dahil olmadığına delil kabul edilmiştir. Çünkü
onlar bazan altında bir hisse alırlar.

6- Bir kimse, kendisinin vârisi olduğu bir yakınını öldürürse onun mirasından mahrum
olur. Katle iştirak etmeyen diğer uzak akrabaları mirası alırlar.

7- Diyet aynen miras gibidir. Diğer miras nasıl taksim edilirse, diyet de aynı şekilde
taksim edilir.

Bu hadiste iki tür yaralama (me'mûme ve câife) söz konusu edilmiş diğer yaralara
temas edilmemiştir. Bunların dışındaki bazı yaralar için, Hanefî" mezhebine göre
verilmesi gereken diyet şöyledir:

Deri kesilip kemik görünürse bu yaralamanın diyeti tam diyetin yirmide biri, kemik
kırılır yerinden oynarsa diyetin onda biri verilir. Kemiğe kadar ulaşmayan
yaralamalarda hükümet-i adi gerekir. Uzmanlar ne gibi bir ceza takdir ederlerse o



£1721

uygulanır. Çünkü bunlar için takdir edilmiş bir diyet yoktur.