بَابُ يُقَادُ مِنَ الْقَاتِلِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ يُقَادُ مِنَ الْقَاتِلِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3987 حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ ، أَخْبَرَنَا هَمَّامٌ ، عَنْ قَتَادَةَ ، عَنْ أَنَسٍ ، أَنَّ جَارِيَةً وُجِدَتْ قَدْ رُضَّ رَأْسُهَا بَيْنَ حَجَرَيْنِ ، فَقِيلَ لَهَا : مَنْ فَعَلَ بِكِ هَذَا ؟ أَفُلَانٌ ؟ أَفُلَانٌ ؟ حَتَّى سُمِّيَ الْيَهُودِيُّ ، فَأَوْمَتْ بِرَأْسِهَا ، فَأُخِذَ الْيَهُودِيُّ ، فَاعْتَرَفَ ، فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُرَضَّ رَأْسُهُ بِالْحِجَارَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) said: A man from the Illiyyun will look downwards at the people of Paradise and Paradise will be glittering as if it were a brilliant star.

He (the narrator) said: In this way the word durri (brilliant) occurs in this tradition, i.e. the letter dal (d) has short vowel u and it has no hamzah ('). AbuBakr and Umar will be of them and will have some additional blessings.

(4527) Enes b. Mâlik (r.a) den; şöyle demiştir: Kafası iki taş arasında ezilmiş bir
câriye bulundu. Kendisine:

"Bunu sana kim yaptı? Falan mı, falan mı?" diye soruldu. (Bu) bir Yahûdinin ismi
söyleninceye kadar (sürdü), (f ahûdinin ismi anılınca) başı ile (evet diye) işaret etti.
Yahudi yakalandı ve suçunu itiraf etti. Rasûlullah (s.a.v) yahûdinin başının da taşla
1861 '

ezilmesini emretti.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3988 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ ، عَنْ مَعْمَرٍ ، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ أَبِي قِلَابَةَ ، عَنْ أَنَسٍ ، أَنَّ يَهُودِيًّا قَتَلَ جَارِيَةً مِنَ الْأَنْصَارِ عَلَى حُلِيٍّ لَهَا ، ثُمَّ أَلْقَاهَا فِي قَلِيبٍ ، وَرَضَخَ رَأْسَهَا بِالْحِجَارَةِ ، فَأُخِذَ ، فَأُتِيَ بِهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَأَمَرَ بِهِ أَنْ يُرْجَمَ حَتَّى يَمُوتَ ، فَرُجِمَ حَتَّى مَاتَ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : رَوَاهُ ابْنُ جُرَيْجٍ ، عَنْ أَيُّوبَ نَحْوَهُ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I came to the Prophet (ﷺ). He then narrated the rest of the tradition.

A man from the people said: Messenger of Allah! tell us about Saba'; what is it: land or woman? He replied: It is neither land nor woman; it is a man to whom ten children of the Arabs were born: six of them lived in the Yemen and four lived in Syria.

The narrator Uthman said al-Ghatafani instead of al-Ghutayfi. He said: It has been transmitted to us by al-Hasan ibn al-Hakam an-Nakha'i.

(4528) Enes (r.a) den; (şöyle dediği) rivayet edilmiştir;

Bir Yahudi, ensârdan bir cariyeyi ondaki bir zinetten dolayı Öldürdü; sonra bir kuyuya
attı. Kadının başını taşla ezmişti. Yahudi yakalandı ve Rasûlullah'a getirildi.
Rasûlullah adamın ölünceye kadar taşlanmasını emretti ve ölünceye kadar taşlandı.
[871

Ehû Davud şöyle der:

[881

Bu hadisi, İbn Cûreyc de Eyyûb'dan buna benzer şekilde rivayet etti.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3989 حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ ، حَدَّثَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ ، عَنْ شُعْبَةَ ، عَنْ هِشَامِ بْنِ زَيْدٍ ، عَنْ جَدِّهِ أَنَسٍ ، أَنَّ جَارِيَةً كَانَ عَلَيْهَا أَوْضَاحٌ لَهَا فَرَضَخَ رَأْسَهَا يَهُودِيٌّ بِحَجَرٍ ، فَدَخَلَ عَلَيْهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبِهَا رَمَقٌ ، فَقَالَ لَهَا : مَنْ قَتَلَكِ ؟ فُلَانٌ ، قَتَلَكِ ؟ فَقَالَتْ : لَا ، بِرَأْسِهَا ، قَالَ : مَنْ قَتَلَكِ ؟ فُلَانٌ قَتَلَكِ ؟ قَالَتْ : لَا ، بِرَأْسِهَا ، قَالَ : فُلَانٌ قَتَلَكِ ؟ قَالَتْ : نَعَمْ ، بِرَأْسِهَا ، فَأَمَرَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُتِلَ بَيْنَ حَجَرَيْنِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) as saying - the narrator Isma'il transmitted it from Abu Hurairah, and mentioned the tradition about the coming down of revelation-: So far (is this the case) that when terror is removed from their hearts.

(4529) Enes (r.a) den; (şöyle dediği) rivayet edilmiştir: Bir Yahudi üzerinde zinet
bulunan bir câriye'nin başını taşla ezdi. Rasûlullah (s.â.v) câriye ölmek üzere iken
yanma girdi.
Ona:

"Seni kim öldürdü? Falan mı öldürdü?" diye sordu. Kadın başı ile "hayır" diye işaret
etti. Rasûlullah tekrar:
"Falan mı öldürdü?" dedi.

Kadın bu sefer başı ile "evet" diye işaret etti. Bunun üzerine, Rasûlullah (s.a.v) emretti

[891

ve katilin başı iki taş arasında ezildi.



Açıklama



Hadisin Buhâri ve Müslim'deki rivayetlerinde de öldürüldüğü bildirilen kadın,
"Câriye" kelimesi ile ifâdelendirilmiştir. İbn Mâce'nin bir rivayetinde ise mutlak
olarak "kadın" denilmektedir. Kadın köleye "cariye" denildiği gibi, küçük kıza da
câriye denilir. Yahûdinin kadını bir zinet eşyasından dolayı öldürdüğü ve o zamanın
şartlarında kölelerin zinet takınmasının güçlüğü göz Önüne alınırsa, öldürülenin bir
kız yada hür bir kadın olması ihtimalden uzak olmaz kanaatindeyiz.
Bu babdaki üç hadis de Enes b. Mâlik (r.a) den rivayet edilmiştir. Bunlardan
birincisini Enes'den nakleden Katâde, ikincisini nakleden Ebû Kilâbe üçüncüsünü
nakleden de Hişâm b. Zeydân'dır. Bu rivayetlerden ikisinde (4527 ve 4529) Hz.
Peygamber (s.a.v) in, katil olan yahûdiyi kendisinin yaptığına kısas olarak kafasını iki
taş arasında ezdirerek öldürttüğü, birisinde ise (4528) recmle öldürttüğü ifâde
edilmektedir. Bu hal, hadisler arasında çelişki izlenimini vermekte ise de sarihlerin
yaptıkları teviller bu izlenimi izâle etmektedir. Azîmâbâdi, bu hadislerin arasını şu
şekillerde telif etmektedir:

1- Hadislerde geçen "razh, raz = iki taş arasında ezmek" ve "recm= taşlamak" aynı
manâdadır. Çünkü hepsi taşla öldürmek demektir. Sadece, Katâde adama nasıl taş
vurulduğunu açıklamış, Ebû Kilâbe ise açıklamamıştır.

2- Bir adamın kafası bir taşın üzerinde iken ona taş atmak veya üstten taş vurmak da
recmdir. Çünkü recmin çeşitleri vardır. Dolayısıyla her iki tâbir de aynı manâyı ifâde
eder.

3- Adamın başı önce taşla ezilip kuyuya atılmış, sonra da taşlanmış olabilir.
Hadisin babtaki ilk rivayetinde yahûdinin, kadını öldürdüğünü itiraf ettiği
görülmektedir. Buhârî'nin vesâya'daki rivayetinde de aynı şekilde yahûdinin itirafı söz
konusu edilmemiştir. Bu durum, hadis üzerinde bir takım farklı yorumlara sebep
olmuştur.

Bâzı âlimler, hâdisenin İslâmm ilk dönemlerinde vuku bulduğunu, o zamanlar
öldürülen kişinin ölmeden önceki verdiği habere itibar edilirken bilâhere
neshedildiğini söylerler. Yahûdinin itirafının sâdece Katâdenin rivayetinde
bulunduğunu söyleyerek dâvalarını te'yid ederler.

Ulemânın çoğunluğu ise Katâde vasıtasıyla gelen rivayeti esas alarak, Hz.
Peygamber'in yahûdiyi maktulün iddiası ile değil, kendisinin itirafı ile öldürdüğünü
söylerler. İtirafın Katâde'nin dışındaki râviler tarafından anılmamasmı, onun olmaması
yüzünden değil, bir kimseye mâli ve bedeni bir cezanın beyyine olmadan
verilemeyeceğinin herkes tarafından bilinir olmasından kaynaklandığını söylerler.

[901

Hattâbi, bu izahı getirenlerdendir.
Bazı Hükümler

Bu babdaki hadisler hüküm bakımından oldukça zengindir. Şimdi de bu konulara göz
atalım:

1- Kadına mukabil kısas olarak erkeğin öldürülmesi caizdir. Hasenu'l-Basri ve Atâ b.
Ebî Rabah'm dışındaki ulemânın görüşü de bu istikâmettedir.

2- Kısas yapılırken, katile, maktule yaptığının aynısı tatbik edilir. Yâni katil, maktulü
ne ile ve ne şekilde öldürürse kendisi de o şekilde öldürülür. İmâm Mâlik, İmâm Şafiî,
Ahmed b. Hanbel, Şâ'bî ve Ömer b. Ab-dil-Aziz bu görüştedir.

İmam Azam Ebû Hanife, talebeleri Ebû Yûsuf ve Muhammed ile Süfyân-ı Sevrî'ye



göre katil ancak kılıç gibi keskin bir âletle öldürülür. Başka bir yolla kısas
uygulanmaz. Bunlar: Tahâvî'nin rivayet ettiği; "Kısas ancak kılmçla olur" hadisine
dayanmaktadırlar. Bu rivayetin Ebû Davud et-Tayâlisi tarafından yapılan rivayeti de;
"Kısas ancak demirle olur"
şeklindedir.

Ayrıca bu görüş sahipleri, silah dışında bir yolla öldürmeyi müsle (işkence) olarak
değerlendirmektedirler. Hattâbi'nin bildirdiğine göre; Allah'ın azâbettiği şekilde azabı
nehyeden hadis de bu görüş lehine delildir. Çünkü eğer katil, maktulü öldürdüğü
şekilde öldürülectK olsaydı, birisini yakarak öldürenin de yakılarak öldürülmesi
icâbederdi. Oysa yakarak cezalandırmak Allah Teâlaya aittir. Diğer görüşe mensup
ulemâya göre ise yeri geldiğinde yakarak cezalandırmak da caizdir.
Hanefiler, bu hadislerle amel etmezken, hadisle] e bakış açılarını şu şekillerde ortaya
koymuşlardır:

a- Katile, öldürdüğünün aynı ile mukabele etmek İslâmm ilk devirlerinde idi.
Sonradan neshedildi.

b- Yahudi öldürüldüğü zaman müsle müban idi, sonradan neshedildi.

c- Hz. Peygamber (s.a.v) in Yahûdiyi Allah hakkı olarak öldürmüş olması

muhtemeldir. Böyle durumlarda öldürülen âlet önemli değildir.

3- Suçlunun İkrârj ile de kısası gerektiren suçlar sabit olur. Çünkü esah görülen görüşe
göre Hz. Peygamber Yahûdiyi kendi ikrarı sebebiyle cezalandırmıştır.

1211 '

4- Bir müslümanı öldüren gayr-t müslime kısas tatbik edilir.
11. Kâfiri Öldüren Müslümana Kısâs Uygulanır Mı?

1921