بَابٌ فِي النَّهْيِ عَنْ تَهْيِيجِ التُّرْكِ والْحَبَشَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي النَّهْيِ عَنْ تَهْيِيجِ التُّرْكِ والْحَبَشَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3808 حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّمْلِيُّ ، حَدَّثَنَا ضَمْرَةُ ، عَنِ السَّيْبَانِيِّ ، عَنْ أَبِي سُكَيْنَةَ ، رَجُلٌ مِنَ الْمُحَرَّرِينَ ، عَنْ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، أَنَّهُ قَالَ : دَعُوا الْحَبَشَةَ مَا وَدَعُوكُمْ ، وَاتْرُكُوا التُّرْكَ مَا تَرَكُوكُمْ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On the day of Khaibar the Messenger of Allah(ﷺ) forbade us to eat the flesh of domestic asses, and ordered us to eat horse-flesh. ‘Amr said: I informed Abu al-Sha’tha’ about this tradition. He said: Al-Hakam al-Ghifari among us said this, and the” ocean” denied that, intending thereby Ibn’ Abbas.

(4302) Ashâb-ı kiramdan birisi, Rasûlullah (s. a) 'in şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir.

"Size dokunmadıkları müddetçe siz de Habeşlere dokunmayın. Sizi terkettikleri

[27]

müddetçe siz de Türkleri terkedin. Onlara sataşmayın."
Açıklama

Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s. a) efendimiz müslümanlara, kendilerine
sataşmadıkları müddetçe Habeşleri ve Türkleri kendi haline bırakmalarını, onlarla
savaşmamalarını emretmiştir. Şüphesiz hadiste kastedilen, henüz islamiyeti kabul et-
memiş olan Türkler ve Habeşlilerdir.

Hadiste başka milletlerin değil de Habeşlerle Türklerin bahse konu ediliş sebebini Tıbî
şöyle izah eder: "Çünkü Habeş ülkesi ile islam ülkesi arasında Büyük çöller, boşluklar
vardır. Dolayısıyla fazla yorgunluğa sebep olacağından dolayı müslümanlara onların
ülkelerine girme külfeti yüklememiştir. Ayrıca 4309 nolu hadiste geleceği üzere
Rasûlullah Ka'be'yi Habeşlilerin yıkacağını haber vermiştir. Bu, Habeşlilerin savaş-da
sakınılması gereken bir millet olduğuna delalet eder. Türklere gelince savaşçı bir
millettirler. Ülkeleri de soğuktur. İslam ordusu ise sıcak memlekette yaşamaktadır.
İşte bu yüzden müslümanlara saldırmadıkları müddetçe Türklerle savaşa girilmemesi
emredilmiştir.



Hadisten anladığımıza göre, Türkler ve Habeşlerle savaşmaktan kaçınılması tavsiyesi
bu milletlerin müslümanlara saldırmamaları hali ile kayıtlıdır. Ama müslümanlara
saldırırlar, zorla İslam ülkesine girerlerse o zaman savaşmaktan kaçımlamaz. Çünkü
bu durumda savaşmak farzı ayın, önceki durumda ise farz-ı kifayedir. Hz.
Peygamberin "Sizi terkettikleri müddetçe onları terkediniz" sözü buna delalet
etmektedir.

Bezi müellifi, hadisteki bu ifadeyi gözönüne alarak, nehyin vücûba değil, ibâhaya
delâlet ettiğini söyler.

[28]

Burada şöyle bir şey akla gelebilir: Kur'ân-ı Kerim' de "tüm müşriklerle savaşın...
buyurulmaktadır. Ayet hiç bir milleti ayırmadan, Allah'a şirk koşan bütün kâfirlerle
savaşmayı emretmektedir. Hadiste ise iki millet bu emrin dışında tutulmuştur. Bu hal,
hadisin ayete zıt olduğu izlenimini verebilir.

Aliyyü'l - Kari bu konuya işaretle şöyle demektedir: "Ayet mutlaktır. Hadis
mukayyedtir. Mutlak mukayyede hamlolunur. Hadis ayeti tahsis etmektedir. Nitekim
mecusiler konusunda da hadis ayeti tahsis etmiştir. Mecusiler kafir (müşrik) dir. Buna
rağmen müslümanlar, "Onlara ehli kitaba yaptığınız gibi muamele ed'in" hadisinden

1291

dolayı mecûsilerden cizye almışlardır."
9. Türklerle Savaş