بَابُ مَا جَاءَ فِي الْأَقْبِيَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي الْأَقْبِيَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3565 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، وَيَزِيدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ مَوْهَبٍ الْمَعْنَى ، أَنَّ اللَّيْثَ يَعْنِي ابْنَ سَعْدٍ ، حَدَّثَهُمْ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ ، عَنِ الْمِسْوَرِ بْنِ مَخْرَمَةَ ، أَنَّهُ قَالَ : قَسَمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَقْبِيَةً وَلَمْ يُعْطِ مَخْرَمَةَ شَيْئًا ، فَقَالَ مَخْرَمَةُ يَا بُنَيَّ انْطَلِقْ بِنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ ، قَالَ : ادْخُلْ فَادْعُهُ لِي ، قَالَ : فَدَعَوْتُهُ ، فَخَرَجَ إِلَيْهِ وَعَلَيْهِ قِبَاءٌ مِنْهَا ، فَقَالَ : خَبَأْتُ هَذَا لَكَ قَالَ : فَنَظَرَ إِلَيْهِ ، زَادَ ابْنُ مَوْهَبٍ : مَخْرَمَةُ ، ثُمَّ اتَّفَقَا ، قَالَ : رَضِيَ مَخْرَمَةُ قَالَ : قُتَيْبَةُ ، عَنْ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ ، لَمْ يُسَمِّهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I heard the Messenger of Allah (ﷺ) Said: Allah , Most Exalted, has appointed for everyone who has a right what is due to him, and no will be made to an heir, and a woman should not spend anything from her house except with the permission of her husband. He was asked: Even foodgrain, Messenger of Allah? He replied: That is the best of our property. He then said: A loan must be paid back, a she-camel lent for a time for milking must be returned, a debt must be discharged, one who stands surety is held responsible.

(4028) el-Misver b. M ah rem e'd en rivayet olunmuştur; dedi ki:

Resulullah (s.a.v) (kendisine hediye olarak) verilen bir takım) kaftan-lan (halka) dağit

(mış)tı, (fakat âmâ olan babam) Mahreme'ye hiç birşey vermemişti.

(Babam) Mahreme (bana), "Ey oğulcuğum, bizi Resulullah (s.a.v)'a götür." dedi. Ben

de kendisiyle birlikte (Hz. Peygamber'in yanma gittim. (Hz. Peyamber'in bulunduğu

yere varınca babam), "Gir onu bana çağ'ırı-ver" dedi. Ben de Hz. Peygamber'i

çağırdım. Üzerinde (sözü geçen) kaftanlardan bir kaftanla birlikte babamın yanma

çıktı ve;

"Şu kaftanı senin için saklamıştıırTdedi. (Misver sözlerine devam ederek şöyle) dedi:
"Bunun üzerine (babam elleriyle) kaftana (iyice bir) baktı." Yezid b.
Halid: "Mahreme" diye ilave etti. Bundan sonraki kısımda da Kuteybe ile Yezid b.
Halid şu sözü riveyette) birleştiler:

"Mahreme razı oldu" dediler. Kuteybe (bu hadisi), "İbn ebî Müley-ke'den" diyerek



£171

rivayet etti. (İbn Ebî Müleyke'nin) ismini söylemedik.
Açıklama

Buhâri'nin rivayetinden anlaşıldığına göre Hz.Peygamber'in dağıtmış olduğu bu
kaftanlar kendisine hediye edilmişti. Onlardan bir tanesini Mahreme'ye vermek üzere

ayırmıştı.

Bu hadisi Musannif Ebu Davud'a rivayet eden ravilerden Kuteybe, İbn Ebi
Müleyke'nin ismini açıklamamıştır. Fakat Yezid b. Halid onun isminin Abdullah b.
Ubeydullah olduğunu açıklamıştır.

Metinde geçen "radiye Mahreme" sözünün Hz. Peygamber'e ait olduğunu farzedersek,
başında gizli bir soru edatı bulunduğunu da kabul etmemiz gerekir. Bu durumda
cümlenin manası şöyle olur:

"Hz. Peygamber, 'Mahreme memnun oldu mu? diye (Hz. Mahreme'ye) sordu."
Yahutta cümlenin başında soru edatı yoktur. Bu durumda cümle "Mahreme (bu
kaftandan) memnun oldu" anlamına gelmektedir ve Peygamber (s. a) bu cümleyi
Mahreme'nin memnun olduğunu haber vermek için söylemiştir. Yahutta bu cümle,
olduğu gibi Mahreme'ye aittir ve memnuniyetini belirtmek için söylemiştir.
Mahreme âmâ olduğundan onun kaftana bakması söz konusu olmayacağından,
metinde geçen "kaftana baktı" cümlesi, kaftanı elleriyle yokla-yafak onu iyice tetkik
etti anlamına gelmektedir. Nitekim tercüme de buna işaret ettik.
Hadis-i şerif kaftan giymenin caiz olduğuna delalet etmektedir.

Kaftan; Lehçesi Osmani'de açıklandığı üzere, "Türkide kaftan, farisiye nakille haftan
yazılır. Kaba, üste giyilen astarsız entari, bir nevi ak, sade hilat-i taşrifat" demektir.
£191

İM

Meşhur Olmaya Yarayan Elbise Giymenin Hükmü