بَابٌ فِي دَوَابِّ الْبَحْرِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابٌ فِي دَوَابِّ الْبَحْرِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3398 حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِيُّ ، حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ ، حَدَّثَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ ، عَنْ جَابِرٍ ، قَالَ : بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَمَّرَ عَلَيْنَا أَبَا عُبَيْدَةَ بْنَ الْجَرَّاحِ نَتَلَقَّى عِيرًا لِقُرَيْشٍ ، وَزَوَّدَنَا جِرَابًا مِنْ تَمْرٍ لَمْ نَجِدْ لَهُ غَيْرَهُ ، فَكَانَ أَبُو عُبَيْدَةَ يُعْطِينَا تَمْرَةً تَمْرَةً ، كُنَّا نَمُصُّهَا كَمَا يَمُصُّ الصَّبِيُّ ، ثُمَّ نَشْرَبُ عَلَيْهَا مِنَ الْمَاءِ ، فَتَكْفِينَا يَوْمَنَا إِلَى اللَّيْلِ ، وَكُنَّا نَضْرِبُ بِعِصِيِّنَا الْخَبَطَ ثُمَّ نَبُلُّهُ بِالْمَاءِ ، فَنَأْكُلُهُ ، وَانْطَلَقْنَا عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ فَرُفِعَ لَنَا كَهَيْئَةِ الْكَثِيبِ الضَّخْمِ ، فَأَتَيْنَاهُ فَإِذَا هُوَ دَابَّةٌ تُدْعَى الْعَنْبَرَ ، فَقَالَ أَبُو عُبَيْدَةَ : مَيْتَةٌ وَلَا تَحِلُّ لَنَا ، ثُمَّ قَالَ : لَا ، بَلْ نَحْنُ رُسُلُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ ، وَقَدِ اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ فَكُلُوا ، فَأَقَمْنَا عَلَيْهِ شَهْرًا وَنَحْنُ ثَلَاثُ مِائَةٍ حَتَّى سَمِنَّا ، فَلَمَّا قَدِمْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَكَرْنَا ذَلِكَ لَهُ ، فَقَالَ : هُوَ رِزْقٌ أَخْرَجَهُ اللَّهُ لَكُمْ ، فَهَلْ مَعَكُمْ مِنْ لَحْمِهِ شَيْءٌ فَتُطْعِمُونَا مِنْهُ ؟ فَأَرْسَلْنَا مِنْهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَأَكَلَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

Rafi' b. Khadij came to us and said: The Messenger of Allah (ﷺ) forbids you from a work which is beneficial to you ; and obedience to Allah and His Prophet (ﷺ) is more beneficial to you. The Messenger of Allah (ﷺ) forbids you from renting land for share of its produce and he said: If anyone if not in need of his land he should lend it to his brother or leave it.

Abu Dawud said: Shu'bah and Mufaddal b. Muhalhal have narrated it from Mansur in similar way. Shu'bah said (in his version): Usaid, nephew of Rafi' b, Khadij.

(3840) Câbir (r.a)'den rivayet olmuştur; dedi ki:

Rasûlullah (s. a) bizi (Habat gazasına) göndermişti. Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'i da
başımıza komutan tayin etmişti. Kureyş'in bir kervanı ile karşılacaktık. Bir dağarcık
hurmayı bize azık olarak vermiş, verecek başka bir şey de bulamamıştı.



Ebû Ubeyde b. el-Cerrah, her birimize bu hurmalardan (sadece) birer tane veriyordu.
Biz de onu çocuğun meme emdiği gibi emiyorduk, sonra da üzerine bir su içiyorduk.
Bu bize o gün geceye kadar yetiyordu. Bir de sopalarımızla (selem) ağac(mm)
yaprağına vuruyorduk; (düşen) yaprağı su ile ıslatıp yiyorduk. (Nihayet) denizin
kenarına vardık. (Denizin kıyısında) kum yığını gibi büyük bir cisim yükselmeye
başladı. Yanma vardığımız zaman bir de ne görelim, anber denilen balıkmış. Ebû
Ubeyde (onu görünce); "Bu bir leştir ve bize helâl değildir" dedi. Sonra, "Hayır, biz
Rasûlullah (s.a)'m elçileriyiz ve Allah yolunda (sefere çıkmış durumda)yız; ve siz
buna şiddetle muhtaçsınız. Binaenaleyh (bunu) yiyiniz" dedi. Biz orada bir ay kadar
kaldık. Üç yüz kişi idik. Hatta bu balıktan yiye yiye semizleşmiştik. (Rasûlullah)
(s.a)'a dönünce bu durumu ona anlattık.

"O Allah'ın sizin için çıkardığı bir rızıktır. Yanınızda onun etinden biraz var mı ki
ondan bize de yediresiniz" buyurdu.

[243]

Bunun üzerine biz (ondan bir kısmım) gönderdik, (Hz. Peygamber de onu) yedi.
Açıklama

Hadis-i şerifte anlatılan hâdise, hicretin 8. senesinde yapılan Sîfu'l-Bahr (deniz
kenarı) gazvesi diye anılan sefer sırasında vuku bulmuştur. Sefer sırasında sahâbiler
açlıktan ağaç yaprakları yedikleri için bu askerlere Ceyşü'l-Habat (yaprak askerleri) ve
bu sefere Habat Gazvesi de denir.

Bu sefer müslümanlarla savaş halinde bulunan Cüheynelilerle çarpışmak ve
müslümanlarla barış halinde bulunan Kureyşlilere ait bir kervanı Cü-heynelilere karşı
korumak için yapılmıştır.

Gerçi Hudeybiye Muahedesi, Kureyş kervanını korumak vazifesini müs-lümanlara
yüklemiyordu ama Kureyş kervanının Cüheynelilerin eline geçmesi bunları
güçlendireceği için müslümanlar bu kervanın onların eline geçmesini önlemek

f2441

mecburiyetinde idiler.

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, ihtimal ki Ebû Ubeyde ve etrafındaki
sahâbiler, ölü hayvan eti yemenin haram olduğunu biliyorlar, fakat deniz
hayvanlarının ölüsünü yemenin helâl olduğunu bilmiyorlardı. Sonradan, kendilerinin
zaruret halinde bulunduklarını göz önünde bulundurarak bu yolculukta onu
yiyebileceklerine hükmettiler ve yediler. Hz. Peygamber, o balıktan yemek suretiyle
ölü balık etinin zaruret hali olmadan da yenilebileceğini göstermiş oldu.
Eğer zaruret haline binaen böyle bir ictihadda bulunmuş olsalardı, "zaruretler kendi

12451

miktarlarmca takdir olunurlar" kaidesince ondan doyasıya yememeleri gerekirdi
diye itiraz edilirse; "Onlar Allah yolunda ve Allah ve Rasûlünün hizmetinde
bulundukları sürece bundan doyasıya yiyebileceklerine dair ictihadda bulunarak böyle
hareket etmiş olabilirler" şeklinde cevap verilebilir.

Esasen 3817 numaralı hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi, zaruret halinde bulunan
bir kimsenin açlığını giderinceye kadar leşten yiyebileceğini söyleyen fıkıh âlimleri de
vardır. Bu yönüyle bu hadis-i şerif bu görüşte olan ulemanın görüşünü teyid
etmektedir.

Bu mevzuda gelen hadislerde, söz konusu sefere katılan sahâbilerin yanlarına aldıkları



yiyecekler konusundaki rivayetler çeşitlidir. Kimisinde "yiyeceklerimizi boynumuzda
[2461

taşıyorduk" derlerken, kimisinde "Ebû Ubeyde yiyeceklerini bir kaba

f2471

topladı" kimisinde de, "bize birer tutam verdi, sonra birer hurma vermeye
[2481

başladı" denilmektedir.

Kadı Iyaz bu ifadelerin arasını şöyle uzlaştirmıştır: "Peygamber (s. a) bu zevatın
yanlarında olan yiyeceklerinden başka kendilerine bir kap kuru hurma vermişti.
İhtimal ki onların yiyecekleri arasında bu dağarcıktan başka hurma yoktu. Ebû
Ubeyde'nin onlara birer hurma vermesi yanlarındaki yiyecekler bittikten
T2491

sonradır."
Bazı Hükümler

1. Orduya mutlaka bir komutan lâzımdır.

2. Asnab-ı kiram son derece kanaatkar ve sabırlı idi.

3. Peygamber zamanından sonra da olduğu gibi onun zamanında da ictihad yapmak
caizdir.

4. Denizde yaşayan hayvanların ölüsü mubahtır. Balık hususunda söz yoksa da
denizde yaşayan diğer hayvanlar hakkında ihtilâf vardır.

İmam A'zam'a göre balıktan başka deniz hayvanı yenmez; balığın da sebepsiz öleni
yenmez. Şâfiîlere göre kurbağa yenmez. Çünkü öldürülmemesi hakkında hadis vardır.
Kurbağadan maada hayvanların yenilip yenilmeyeceği hususunda üç vecih vardır.
Essah olan veçhe göre hepsi yenir.

Kurbağadan gayri deniz hayvanlarının etlerini yemenin mubah olduğu Hz. Ebû Bekir,
Ömer, Osman ve İbn Abbas (r.a)'dan rivayet olunmuştur. İmam Mâlike göre kurbağa

12501

da dahil olmak üzere bütün deniz hayvanları yenir.

47. İçine Fare Düşen Yağı Yemenin Hükmü