بَابُ مَا جَاءَ فِي الضِّيَافَةِ

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

بَابُ مَا جَاءَ فِي الضِّيَافَةِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3310 حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ ، عَنْ مَالِكٍ ، عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ ، عَنْ أَبِي شُرَيْحٍ الْكَعْبِيِّ ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ ، جَائِزَتُهُ يَوْمُهُ وَلَيْلَتُهُ ، الضِّيَافَةُ ثَلَاثَةُ أَيَّامٍ وَمَا بَعْدَ ذَلِكَ فَهُوَ صَدَقَةٌ ، وَلَا يَحِلُّ لَهُ أَنْ يَثْوِيَ عِنْدَهُ حَتَّى يُحْرِجَهُ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : قُرِئَ عَلَى الْحَارِثِ بْنِ مِسْكِينٍ وَأَنَا شَاهِدٌ أَخْبَرَكُمْ أَشْهَبُ قَالَ : وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَائِزَتُهُ يَوْمٌ وَلَيْلَةٌ قَالَ : يُكْرِمُهُ وَيُتْحِفُهُ ، وَيَحْفَظُهُ ، يَوْمًا وَلَيْلَةً ، وَثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ضِيَافَةً

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

A woman came to the Prophet (ﷺ) and said (to him) that one month's fast was due from her mother who had died. May I fulfill them on her behalf? He asked: Suppose some debt was due from your mother, would you pay it ? She replied: Yes. He said: So the debt due to Allah is the one which most deserves to be paid.

(3748) Ebû Şurayh el-Kâ'bî'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s. a.) şöyle
buyurmuştur:

"Kim Allah'a inanıyorsa misafirine ikram etsin. (Misafirin, bu ziyaretine karşılık
dünyada hakettiği) hediyesi, (ev sahibinin hediyeleri ile geçen) günü ve gecesidir.
Misafirlik üç gündür. Bundan fazlası ise (misafire) bir sadakadır. Misafirin ev
sahibinin yanında onu bıktı-rmcaya kadar oturması caiz değildir."
Ebû Dâvûd dedi ki: (Bu hadis) Haris b. Miskin 'e okundu, ben de (orada) hazır
bulundum. (Hadis ona okunan şekliyle şöyle idi): Eş-heb dedi ki: (îmam) Mâlik'e,
Peygamber (s. a)'in "Onun hediyesi bir gün ve gecedir" sözünün manası soruldu da
şöyle cevap verdi:

(Yani) ona bir gün bir gece ikram eder, iyilikte bulunur ve onu barındırır: (Onun) üç



1241

gün misafir olma (hakkı) vardır.



Açıklama

Caize: Hediye, bahşiş, mükâfat manalarına gelir. Burada mi-safıre yapılan özel ikram
anlamında kullanılmıştır. Avnü'l-Mâbûd yazarına göre metinde geçen "câizetühü"
kelimesini müb-tedâ olarak merfû okumak caiz olduğu gibi "felyükrim" kelimesinden
"bedel-i istimal" olarak mansub okumak da caizdir. Bu ikinci tevcihe göre bu cümle,
"O kimse misafire özel olarak hazırlanan hediye (caize) mahiyetindeki yemeği ikram
etsin" anlamına gelir.

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, misafirin ağırlanma müd-detiyle ilgili bu
hadis üç şekilde tefsir edilmiştir:

1- Ona bir gün bir gece özel olarak hazırladığınız yemekler sunmakla ikram ediniz.
İşte caizeden maksat budur. Eğer bu caizeyi sunamazsamz misafirinize ikram etmiş
olmazsınız.

Fakat ona her günkü yediğiniz mutad yemekler yedirecekseniz, o zaman onu evinizde
üç gün misafir ediniz. Onu bu şekilde üç gün misafir etmekle misafire ikram etme
görevini yerine getirmiş olursunuz.

2- Onu üç gün üç gece misafir ettikten sonra ona yolculuğunda bir gün bir gece
yetecek şekilde özel bir yemek hazırlayıp azığına koyunuz. İşte onun caizesi budur.
Bunu yapmadığınız takdirde misafirinize ikram etmiş olmazsınız.

3- Ev sahibi olarak bir gün bir gece onunla çok yakından ilgileniniz. Ona özel
hazırlanmış yemekler sunmakla ve "sohbetinde bulunmakla onu ağırlamaya çalışınız.
İşte onun hediyesi budur.Bundan sonraki iki gün içinde ise onun için mükellef sofralar
sunmanıza lüzum yoktur. Mutad yemekler sunmakla yetinebilirsiniz. Misafire ikram

1251

görevinizi bu şekilde yerine getirmiş olursunuz. İmam Mâlik bu görüştedir.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3311 حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ ، وَمُحَمَّدُ بْنُ مَحْبُوبٍ ، قَالَا : حَدَّثَنَا حَمَّادٌ ، عَنْ عَاصِمٍ ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : الضِّيَافَةُ ثَلَاثَةُ أَيَّامٍ ، فَمَا سِوَى ذَلِكَ فَهُوَ صَدَقَةٌ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

The Prophet (ﷺ) as saying: If anyone dies when some fast due from him has been unfulfilled, his heir must fast on his behalf.

(3749) Ebû Hureyre (r,a)'den rivayet olunduğuna göre; Peygamber (s. a):

"Misafirlik üç gündür. Üç günden fazla olan misafirlik ise (ev sahibi için misafire) bir

1261

sadakadır" buyurmuştur.

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3312 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، وَخَلَفُ بْنُ هِشَامٍ ، قَالَا : حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ ، عَنْ مَنْصُورٍ ، عَنْ عَامِرٍ ، عَنْ أَبِي كَرِيمَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَيْلَةُ الضَّيْفِ حَقٌّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ ، فَمَنْ أَصْبَحَ بِفِنَائِهِ فَهُوَ عَلَيْهِ دَيْنٌ ، إِنْ شَاءَ اقْتَضَى وَإِنْ شَاءَ تَرَكَ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

On his father's authority, said that his grandfather said: A woman came to the Prophet (ﷺ) and said: Messenger of Allah, I have taken a vow to play the tambourine over you.

He said: Fulfil your vow.

She said: And I have taken a vow to perform a sacrifice in such a such a place, a place in which people had performed sacrifices in pre-Islamic times.

He asked: For an Idol?

She replied: No.

He asked: For an image?

She replied: No.

He said: Fulfil your vow.

(3750) Ebû Kerime (r.a)'den Rasûlullah (s.a)'m şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:
"Misafirin (birinci) gecesinde (onu ağırlamak) her müslüman (ev sahibi) üzerine
(düşen) bir görevdir. Her kim (misafir olarak bir kimsenin) evinin önünde
sabahlayacak olursa, bu kimse (ye ikram etmek) o ev sahibi üzerine bir borçtur. İsterse
(borcunu) öder, (borcundan kurtulur), isterse (borcunu ödemeyi) terkeder (borçlu
1271

olarak kalır)."
Açıklama

Bu hadis-i şeriflerde bir kimsenin evine gelen bir misafire ikram etmekle mükellef
olduğu ifade edilmektedir. Ulemanın bu hadisler üzerinde yaptıkları açıklamalardan
anlaşıldığına göre, misafirler hakkındaki bu hüküm zengin, fakir, müslüman, kâfir,
salih, fâsık her misafir için geçerlidir. Bu hükmün, "Yemeğini müttakî kimselerden



128]

başkası yemesin" mealindeki hadise aykırı olduğu söylenemez. Çünkü bu hüküm
misafirler içindir. Sözü geçen hadis-i şerîfse misafirlerin dışındaki kimselere yedirilen
yemeklerle ilgilidir.

3749 numaralı hadis-i şerifteki, "Üç günden sonraki misafirlik ise (ev sahibi için
misafire) bir sadakadır" cümlesine bakarak Ahmed b. Hanbel; "Bir misafiri üç gün
ağırlamanın farz, üç günden sonra ağırlamanın da nafile olarak verilen bir sadaka
hükmünde olduğunu, binaenaleyh bir kimsenin misafirini üç gün ağırlamasının
üzerine farz olduğunu, bu görevi yerine getirmekten kaçınamayacağım; üç günden
sonra ise eğer ağırlarsa sevabını alacağını, ağırlamadığı takdirde ise sorumlu
olmayacağını" söylemiştir.

Nitekim bir sahâbînin, akşamleyin evine gelen misafire evinde bulunan yemeği ikram
edip, çocukların sofraya oturmamaları için yemekten önce onları uyutması bu görüşü
te'yid etmekte ise de, ulemanın çoğunluğu, üç gün üst üste misafir ağırlamanın farz
oluşunun îslâmm ilk yıllarındaki uygulamaya mahsus olduğunu, bu hükmün

1291

neshedildiğini söylemişlerdir.

Misafirperverliğin farz olmayıp sünnet-i müekkede olduğunu söyleyen cumhur
ulemaya göre ise, metinde geçen "üç günden fazla olan misafirlik bir sadakadır"
cümlesi, misafirperverliğin farziyyetini ifade etmek için değil, halkı bir evde üç
günden fazla misafir olmaktan nefret ettirmek için söylenmiştir.
Misafir ağırlamanın hükmünü şu şekilde hulasa edebiliriz:

"Misafirperverlik Peygamberin sünnetlerindendir. Yalnız sıfatında ihtilâf olunmuştur.
İmam Azam ile Mâlik, Şafiî ve cumhur ulemaya göre misafir kabul etmek farz değil
sünnettir. İmam Ahmed ile Ley s; bir gün bir gece misafir kabul etmeyen kimseden
misafirin hakkı zorla alınır, bu hususta köylü ile kasabalının farkı yoktur, demişlerdir.
İmam Ahmed, misafir kabul etmenin hassaten bedevilere vacib olduğunu belirtmiştir.
Ona göre şehirde yaşayanlara bu İş farz değildir. Mücâhid'den bir rivayete göre, bîr

[301

geceliğine misafir kabul etmek farzdır."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3313 حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ ، حَدَّثَنَا يَحْيَى ، عَنْ شُعْبَةَ ، حَدَّثَنِي أَبُو الْجُودِيِّ ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي الْمُهَاجِرِ ، عَنِ الْمِقْدَامِ أَبِي كَرِيمَةَ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَيُّمَا رَجُلٍ أَضَافَ قَوْمًا ، فَأَصْبَحَ الضَّيْفُ مَحْرُومًا ، فَإِنَّ نَصْرَهُ حَقٌّ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ ، حَتَّى يَأْخُذَ بِقِرَى لَيْلَةٍ مِنْ زَرْعِهِ وَمَالِهِ

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

In the time of the Prophet (ﷺ) a man took a vow to slaughter a camel at Buwanah. So he came to the Prophet (ﷺ) and said: I have taken a vow to sacrifice a camel at Buwanah.

The Prophet (ﷺ) asked: Did the place contain any idol worshipped in pre-Islamic times?

They (the people) said: No.

He asked: Was any pre-Islamic festival observed there?

They replied: No.

The Prophet (ﷺ) said: Fulfil your vow, for a vow to do an act of disobedience to Allah must not be fulfilled, neither must one do something over which a human being has no control.

(3751) el-Mikdâm Ebû Kerîme (r.a)'den rivayet olunduğuna göre; Rasûlullah (s. a)
şöyle buyurmuştur:

"Herhangi bir kimse bir kavme misafir olur da (orada ikramdan ve ağırlanmaktan)
mahrum olarak sabahlarsa, (bu misafirin en azından) bir gecelik yiyecek hakkını
alacak kadar ona tahılından ve (diğer) mal(lar)mdan yardım etmek (orada bulunan) her



müslüman üzerine (düşen) bir görevdir."

: : هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،   

3314 حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ ، عَنْ أَبِي الْخَيْرِ ، عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ ، أَنَّهُ قَالَ : قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، إِنَّكَ تَبْعَثُنَا فَنَنْزِلُ بِقَوْمٍ فَمَا يَقْرُونَنَا ، فَمَا تَرَى ؟ فَقَالَ لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ نَزَلْتُمْ بِقَوْمٍ فَأَمَرُوا لَكُمْ بِمَا يَنْبَغِي لِلضَّيْفِ فَاقْبَلُوا ، فَإِنْ لَمْ يَفْعَلُوا فَخُذُوا مِنْهُمْ حَقَّ الضَّيْفِ الَّذِي يَنْبَغِي لَهُمْ قَالَ أَبُو دَاوُدَ : وَهَذِهِ حُجَّةٌ لِلرَّجُلِ يَأْخُذُ الشَّيْءَ إِذَا كَانَ لَهُ حَقًّا

: هذه القراءةُ حاسوبية، وما زالت قيدُ الضبطِ والتطوير،  

I went out with my father to see the hajj performed by the Messenger of Allah (ﷺ). I saw the Messenger of Allah (ﷺ). I fixed my eyes on him. My father came near him while he was riding his she-camel. He had a whip like the whip of scribes. I heard the bedouin and the people say: The whip, the whip. My father came near him and held his foot. She said: He admitted his Prophethood and stood and listened to him.

He said: Messenger of Allah, I have made a vow that if a son is born to me, I shall slaughter a number of sheep at the end of Buwanah in the dale of hill.

The narrator said: I do not know (for certain) that she said: Fifty (sheep).

The Messenger of Allah (ﷺ) said: Does it contain any idol?

He said: No. Then he said: Fulfil your vow that you have taken for Allah. He then gathered them (i.e. the sheep) and began to slaughter them. A sheep ran away from them.

He searched for it saying: O Allah, fulfil my vow on my behalf. So he succeeded (in finding it) and slaughtered it.

(3752) mUkbe b. Amir (r.a)'den rivayet olunmuştur; dedi ki: (Biz Hz. Peygambere):
Ey Allah'ın Rasûlü, sen bizi (bazen bir yere) gönderiyorsun, biz de bir kavme misafir
oluyoruz. (Fakat) onlar bizi ağırlamıyorlar. (Bu hususta) ne buyurursun? diye sorduk.
Rasûlullah (s. a) bize şöyle buyurdu:

"Eğer bir kavme misafir olur da sizin için (yapılması gereken ikram ve ağırlama ile
ilgili) işleri(n yapılmasını hizmetçilerine) emrederlerse bunu kabul edin. (Bunu)
yapmazlarsa kendilerine yaraşan misafir hakkını onlardan alın."

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu (hadis, bîr kimsenin hakkı olan bir şeyi alabileceğine dair



[321

kuvvetli bir delildir.



Açıklama

Hafız Hattâbî (r.a)'nin açıklamasına göre; bir misafirin, misafir olduğu evde
ağırlanmaktan mahrum kalarak geceyi aç susuz olarak geçirmesi halinde o beldede
bulunan her müslümanm onun bir günlük misafirlik hakkını ödemekle mükellef
olduğunu ifade eden 3751 numaralı hadis, açlıktan telef olma durumuna gelen
misafirler hakkındadır. Bu duruma düşert bir misafire yedirip içirmek, o beldede
bulunan her müslüman üzerine düşen bir görev olduğundan o misafir, orada bulunan
herhangi bir müslümanm malından hayatını kurtaracak kadar yiyebilir. Böyle bir
misafirin hayatını kurtardıktan sonra yediği yemeğin değerini ödeyip ödemeyeceği
meselesi de ihtilaflıdır. İmam Şafiî'ye göre, yediği yemeğin bedelini ödemesi gerekir.
Diğer ulemaya göre ise, yediği yemeğin parasını ödemesi gerekmez. Hadis
ulemasından bazıları da bu görüşü savunmuşlar ve Hz. Ebû Bekir'in, Hz. Peygamber
ile Mekke'den Medine'ye giderken yolda karşılaştıkları bir sürünün içinden sahibi
orada bulunmayan bir koyunun sütünü sağıp Hz. Peygamber'e içirmesi hadisesinin
buna açıkça delâlet ettiğini söylemişlerdir.

Ayrıca, Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen; "Kim bir bahçeye girerse oradan yesin

[33]

fakat yanında bir şey götürmesin." mealindeki hadis-i şerifi de delil getirmişlerdir.
Nitekim Hasan-ı Basrî'nin de; "Bir adam susamış halde iken sahipsiz bir deveye
rastlarsa devenin sahibine üç defa seslensin, devenin sahibi çıkıp gelirse ne âlâ,
gelmezse onu sağıp sütünü içsin" dediği rivayet edilmiştir.
Zeyd b. Eşlem de bu mevzuda şöyle demiştir:

Hz. Peygamber'e bir leşi ya da bir müslümanm malını yemek zorunda kalan bir
adamın durumu sorulduğunda: 'Müslümanm malını yiyebilir' buyurdu."
Abdullah b. Dînâr da, zaruret halinde kalan bir kimsenin bir müslümanm malını
yiyebileceğini söylemiştir. Ancak Hz. Saîd; "Bu durumda kalan bir kimse bir leşi
yiyebilirse de bir müslümanm malını yiyemez" demiştir. Hattâbî'nin sözleri burada
sona erdi.

Kendisine misafirlik görevi yerine getirilmeyen bir kimsenin hane sahibinden hak
alması meselesine gelince; bu mevzuda İmam Nevevî şöyle diyor:
"Ahmed b. Hanbel ile el-Leys, bu hadisi zahirine hamletmişlerse de cumhuru uleme
onu çeşitli şekillerde te'vil etmişlerdir. Bu te'villeri şu şekilde özetleyebiliriz:

1- Bu hadis, zaruret halinde bulunan misafirler hakkındadır. Çünkü onları ağırlamak
farzdır.

2- Misafirin hakkını almasından maksat ev sahibinin malını yemesi değil, onun yaptığı
bu mürüvvetsizliği başkalarına anlatma hakkını elde etmesidir. Fakat bu görüş çok
hatalıdır.

3- Bu hadis sonradan neshedilmiştir. Bu görüş de zayıftır. Çünkü bunu ortaya atan
kimsenin kimliği meçhuldür.

4- Bu hadisin hükmü müslüman misafirleri ağırlamaktan kaçman zimmîler için
geçerlidir. Çünkü onlar müslümanlarm zimmetinde barınabilmek için müslüman
misafirleri ağırlamayı taahhüd etmişlerdir. Bu görüş de zayıftır. Zira zimmîlerle
yapılan bu anlaşma Hz. Peygamber devrinde yoktur. Bu anlaşma Hz. Ömer devrinde



olmuştur.

Bezlü'l-Mechûd yazarının açıklamasına göre, ağırlanmayan bir misafirin hakkını
almasından maksat, kendisini ağırlamayan kavimden yiyecek ve içeceğin bedelini

[341

ödeyerek almasıdır." Nevevî'nin sözleri burada sona erdi.

Daha önceki açıklamalarımızdan da anlaşılacağı gibi, cumhur ulemanın bu hadisi bu
şekilde te'vil etmekten maksadı misafire ikram etmenin farz olduğu iddiasını çürütmek
ve sünnet-i müekkede olduğunu İsbata zemin hazırlamaktır.

Hanefî ulemasından Tahavî ise bu hadisin neshedildiğini söylemiş ve bu iddiasına Hz.
Mikdâd'm şu hadisini delil göstermiştir:

"Ben ve arkadaşım (bir yerden) geldik. Açlıktan nerede ise gözlerimiz, kulaklarımız
gidiyordu. Hemen halka maruzatta bulunmağa başladık. Fakat bizi kimse kabul
etmedi. Nihayet Peygamber (s.a)'e geldik. Bizi evine götürdü. Bir de baktık üç tane
keçi!.. Peygamber (s.a):

£351

Bu sütü aranızda paylaştırın, buyurdu."

6. Misafirin (İzinsiz Olarak) Başka Birinin Malını Yemesi Neshedilmiştir